Karaca´dan KKTC Cumhurbaşkanına Tepki: Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı...

Matbaa-Kırtasiye ve Tabelacılar Odası Başkanı Hikmet Karaca, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı´nın Barış Planı harekatı ile ilgili skandal açıklamasına tepki gösterdi?

Tarih: 01.01.0001 00:00
Karaca´dan KKTC Cumhurbaşkanına Tepki:  Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı...

-ÖZEL-

 

Sinan AYDIN

Erzurum Matbaa-Kırtasiye ve Tabelacılar Odası Başkanı Hikmet Karaca, Barış Pınarı harekatı ile ilgili skandal sözler serf eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı´ya tepki gösterdi. Başkan Karaca, ?? Kıbrıslıları önce Makariosun, sonra da Rum çetelerinin zulmünden kurtarmıştık. Onların ırzlarına, namuslarına ve mallarına sahip çıkmıştık. Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı´´ dedi. Askerliğini gönüllü olarak Kıbrıs´ta yaptığını hatırlatan Erzurum Matbaa-Kırtasiye ve Tabelacılar Odası Başkanı Hikmet Karaca, tepkisini şu sözlerle dile getirdi: ?? Barış harekâtından sonra Kıbrıs´a gönüllü gittim.  28. Tümen Komutanlığına bağlı karargâh bölüğünde tümen matbaacısı olarak askerlik vazifemizi ifa ederken görevimiz gereği Lefkoşa, Magosa ve Girne´ye matbaanın ihtiyaçlarını karşılamak için haftada en az bir kez giderdik. Kıbrıs vatandaşları, memurları ve esnafları ile gerek sohbet esnasında gerekse işimiz icabı görüştüğümüzde sürekli bizden, yani Türk Askerinden duydukları memnuniyetsizliklerini dile getirirlerdi.

Gerekçe olarak da; ?Rumlarla daha iyi anlaştıklarını, kadim dost olduklarını, biz adaya ayak bastıktan sonra bu dostluklarının bittiğini´ dile getiriyorlardı. Oysa barış harekâtından sonra Kıbrıs Türklerinin özgür bir şekilde ve insanca yaşamaya başladıklarını, mal mülk sahibi olduklarını hatta namuslarına bile sahip çıktığımızı çok çabuk unutmuşlardı! Yukarıda saydığım nedenlerden ve içlerinde yaşadığım 16 ay süresince Kıbrıs Türklerinin bize karşı hiç de iyi niyet taşımadıklarını biliyordum.

Bu nedenle; Kıbrıs Cumhurbaşkanının, Suriye harekâtı ile ilgili yaptığı küstahça açıklama bana hiç sürpriz gelmedi. Çünkü ,onları önce Makariosun, sonra da Rum çetelerinin zulmünden kurtarmıştık. Çünkü, onların ırzlarına, namuslarına ve mallarına sahip çıkmıştık. Çünkü insanca yaşamaları için bir kolordu, iki de tümenimizi orada konuşlandırarak hayat boyu can ve mal güvencelerini teminat altına almıştık. Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı?´´

 

MUSTAFA AKINCI NE DEMİŞTİ?

 

İşte Akıncı´nın tüm Türkiye´nin tepkisine neden olan resmi sosyal medya hesabından yaptığı o skandal açıklaması:

"Bazen sessiz kalmak söyleyecek sözünüz olmadığından değildir. Bazen durumlar o kadar karmaşıktır ki, bazı kestirmecilerin kolaycılığında "Evet" ya da " Hayır "la geçiştirilmesi mümkün değildir. Söyleyeceklerinizle durumu etkileme olanağını göremediğiniz durumlarda sessiz kalmak da gerekebilir. Ancak Türkiye´nin Suriye´deki son operasyonu konusunda sürekli üzerime geliniyor. Kimi görüşümü merak ettiğinden, ama birçoğu da kendi politik amaçlarına malzeme yapmak telaşı ile sabırsızlanıyor. Bazı çok bilmişler de bu sessizlik üstüne komplo teorileri bile icat etmeye başladılar. Bu durumda ne düşündüğümü açıklamak kaçınılmaz oldu: Her şeyden önce içimizde Türkiye´nin iyiliğini ve terör belasından kurtulmasını istemeyen olduğuna inanmıyorum. Mesele "Türkiye´nin iyiliği nerededir?" sorusunun yanıtındadır. Bu sorunun gerçek muhatabı elbette Türkiye´de yaşayanlardır. Ama benim inancım Suriye topraklarının artık neredeyse 10. yılına girmekte olan savaşa doyduğu noktasındadır. On yıldır akan kan bundan böyle de akmaya devam ederse barışa ulaşmak mümkün olmayacaktır. Bana göre Türkiye´nin mutlu ve huzurlu geleceği Türkü ? Kürdü ? Arabı ve Türkmeni ile tüm bölge halklarının dialog içinde inşa edecekleri bir düzenle mümkün olacaktır. Suriye´nin toprak bütünlüğü içinde kendi sınırlarına sahip çıkabileceği ve Türkiye´nin de kendi sınırlarını güvende hissedebileceği bir durumun yaratılması gerekiyor. Bunun için kanımca Türkiye ile Suriye arasında en erken zamanda ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin büyük yararı olacaktır. Bunun da ötesinde Türkiye´nin Mısır dahil diğer bölge ülkeleriyle bozulan ilişkilerinin de düzeldiğini görmek en büyük dileğimdir. AB ile kavgalı değil işbirliği içinde bir Türkiye herkes için daha iyi olacaktır. 1974 yılında 27 yaşındayken, Faşist Yunan Cuntasının neden olduğu Türkiye´nin askeri harekatında ben de her genç Kıbrıslı Türk gibi görev aldım. Lefkoşa´da Dereboyu´ndaki savaşta arkadaşlarım yanımda şehit düştüler; pek çoğumuz gibi ben de savaşın ne demek olduğunu yaşayarak öğrendim. Bu nedenle savaşın acılarını hiç bir toplumun yaşamasını istemem. Türk- Kürt- Arap hiçbir çocuğun burnunun kanamasını arzulayamam. Daha önce de söyledim 1974´te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce dialog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir."

.