Orhan DURMUŞ


UNUTMA HATIRLA!


 

Hafıza, edinilen bilgilerin depolanması ve gerektiği zaman hatırlanması işleminin bütününe verilen addır. 

Hafıza, sosyal bir varlık olan insanın hayatını sürdürebilmesi için önemlidir. Hafızası güçlü kişilerin zeki olarak değerlendirilmesi, unutkanlığın ise hastalık olarak nitelendirildiğini düşünürsek ?hafıza? bireylerin sahip olduğu en güzel nimetlerden bir tanesidir.

Kişisel olarak insanların bir hafızası olduğu gibi milletlerinde milli bir hafızasının olması gerektiği çok açıktır. Bir kişi hafızası olmadan hayatını öyle ya da böyle idame ettiremeyebilir ise de toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal örgütlü bir ulusun oluşturduğu tüzel varlık olan devlet hafızası olmadan varlığını sürdüremez. Devlet verileri tarih ile kayıt altına alır. Devletin ve milletin hafızasını oluşturacak veriler tıpkı insan da olduğu gibi yeri geldiğinde hatırlamak için tarihi ile kaydedilir.

Milletimizin ve devletimizin hafızasının zayıfladığını düşünüyorum. Şöyle ki; köklü ve ayakları yere basan bir millet olan Türkler, tarih yazan bir millet değil tarihin kaynağını oluşturan bir millettir. Prof. Dr. İlber Ortaylı ?Asya´dan Avrupa´ya, Kuzey Afrika´dan Balkanlar´a ve Ortadoğu´ya Türk tarihi anlaşılmadan hiçbir milli tarihi anlamak mümkün değildir.? Sözleri de bu minvaldedir. Hal böyle iken millet olarak biz tarihin eski ve tozlu sayfalarında gizlenmiş iyi ve kötü hatıralarımızı gerektiğinde değil sürekli hatırlamak zorundayız. Yapılan algı operasyonları ile milli ve manevi değerlerimizden uzaklaştırılıyoruz. Hafızamız bu anlamıyla zaafa uğramaktadır. Her millet gücünü kendi kaynağından aldığından. Biz de öyle yapmalıyız. Bir ağaç gibi köklerimizle o kaynaktan beslenmeliyiz.

Dün yaşadıklarımızı bize yaptıkları ihanetleri, soysuzlukları unutmamız için bugün                      tüm Emperyalist güçler çalışmaktadır. Bu amaçlarını sinema filmlerinde hayali kahramanlar ile kendi kültürlerini yaşam şekillerine sömürmek istedikleri milletlere özendirmek için sunmaktadırlar. Bugün İngilizce konuşmak, iş yerlerinde İngilizce tabela unvanı kullanmak, kurumsallığın olmazsa olmazı, iş toplantılarında İngilizce terimler ile cümle kurmak daha havalı gösteren bir araç haline geldiyse oturup düşünmeliyiz. Daha kendi dilimizi tam anlamıyla öğrenemeden öğrencilerin başka bir dili öğrenme zorunluluğunun zorluğu ve karmaşası yüzünden kendi dilimize soktuğumuz yabancı kelimeler kültür erozyonunun ta kendisidir. Unutulmamadır ki herkes kendi dilinde sever, ağlar, anlar, anlatır. Yaşadığımız ve anlatabildiğimiz kadar varız.

Sadece dil emperyalizmi değil yaşadığımız erozyon. İnancımız üzerinde oynanan oyunlarla dinimizle alakası olmayan birçok hal ve davranışın üzerimizde olması hatırlamadığımızın unuttuğumuzun göstergesidir. Hani şu Yeşilçam filmlerinde rüşvetçi, çirkin suratlı, tacizci olarak betimlenen sözde imam karakterlerini hatırladınız mı? ?Hocanın dediğini yap ama yaptığını yapma? cümlesindeki fitnenin farkında mıyız? İnsanın en zayıf yönlerini şeytan iyi bilmektedir. Zayıf yanımız ile yaklaşır bize. Bazen Allah ile aldatanlar çıkar karşımıza, sen hâkim olmazsan değerlerine, sahip olmak ister hemen tüm sermayene?

Biri çıkar kürsüden ağlayarak anlatır bilgi sandığın zırvalıkları! sende ağlayarak inanırsın. Aslında kirli olan fikirlerine. Biri buna dur dediğinde zulüm edenin o olduğunu sanırsın. Küfredersin, kahredersin ama anlamazsın zulme nasılda ortak edildiğine.

"Bizim hayali Türk kahramanlara ihtiyacımız yok; her devirde, coğrafyanın her yerinde varız zaten. " diyor Prof. Dr. İlber Ortaylıbu sebeple uydurulmuş sözlere, tarihe, karakterlere değil gerçeğe inanmalıyız. Bu gafletten en kısa sürede silkinmeli kendi benliğimize geri dönmeliyiz.

Şimdi Unutma ve Hatırla! hatırlamakta zorlandığın an muhtaç olduğun kudreti şanlı tarihinde bulacaksın.