Abdurrahman ZEYNAL


ERZURUM´DAN NARMAN´A


                                          

4 Temmuz 2018 sabah Erzurum´dan Narman´a giderken birden aklıma 14 yıl önce Irak´ın Süleymaniye şehrinde Türk Özel Kuvvetlerin başına çuval geçirilmesi olayı aklıma gelmiş, milletçe çaresizlik içinde olanları acı içinde seyretmiştik....!

Neyse  sabah saat 9. Erdal Güzel, Erol Kürkçüoğlu, Şerafettin Çakal, Yusuf Kabakuş  ve ben Paşapınarı, Deveboynu´nu geçip çayırların biçildiği Pasin ovasından hızla geçerek köylülerin çalışmalarına şahit olduk.

Karşıda asırlardır başını göklere uzatmış Hasankale surları Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Osmanlı´nın o güzel günlerini görmüş, acılı günlerde, Rus ve Ermenilerin bölgede yaptıkları zulümlere şahitlik etmişti.

Yolumuz Narman´a doğru yönelince Çukurova gibi bereketli topraklara sahip Badicivan köyünden geçmiş, yıkılmış değirmenin kalıntılarını görüp hüzünlenmiş, önümüze çıkan İnek sürüsünün gidişine, önünde sürüye kılavuzluk yapan üzeri yüklü eşeği de hatırlatmaktan geri durmamıştık

Önümüzde yaylalar, yeniden ormanlaşmaya başlamış tabiat bize göz kırparken, binlerce yıl öncesinin kalıntılarının sembolleri gibi dik ve mağrur duran Narman Peri bacalarının önünden geçip hızla yol alıyoruz.

Narman güzel, şirin bir ilçemiz. Temiz caddeleri, dizayn edilmiş kaldırımları ve modern Kaymakamlık ve Belediye binasıyla bizlere merhaba demekte.

Belediye Başkanı Yücel Ahmet İşleyen Bey´in makam odasında çayları yudumlarken koyu bir muhabbet başlıyor 14 Temmuzda gerçekleştireceğimiz 25. Sultan Sekisi toplantısının ana başlıklarını masaya yatırıyor, fikir teatisinde bulunuyoruz.

Narman Belediyesinin ev sahipliğinde Erzurum Kalkınma Vakfının organizatörlüğünde yapılacak etkinliğin  son kontrolleri gözden geçiriliyor. Sonra toplantının yapılacağı salona gidip gerekli teknik kontroller yapıldıktan sonra Erol Kükçüoğlu hocamızın yazdığı Narman ve çevresinde Ermeni Mezaliminin geçtiği yerlerin fotoğraflarını çekmek için harekete geçiyoruz.

Belediyenin basın işlerinde çalışan Muhammet ve Burak kardeşlerimiz bizi  tarihte adları geçmiş alanlara götürüp ilgili yerlerin fotoğraflarken bizlerde kendi aramızda tarihe yolculuk yapıyorduk.

Özellikle 37 Müslüman´ın şehit edildiği Taş ve kayalıklar arasındaki o katliam yerini gezmiş, acıları ve feryatları yüreğimizin derinliklerinde hissediyorduk.

Meslek Yüksek Okulunun bahçesinde soluklanırken Prof Dr. Bahattin Düzgün´ün görev yaptığı dönemde diktirdiği ağaçların büyümesi, meyve verecek hale gelmesi göğsümüzü kabartırken, Oltu Narman yolu kenarındaki sahipsiz mezarlığın etrafının bir çitle dahi çevrilmemiş olması içimizi incitiyordu.

Saatler ilerliyor 1960 sonrası Narman´da yapılan Ziraat Mektebi´nin yöre insanına ne kadar faydalı olduğunu, o yıllarda yapılmış damızlık boğa ahırlarının günümüzde işlevsiz olmasını suni aşılamanın sonucu olduğunu öğreniyorduk. İlçe Tarım Müdürü Erdal Bey bizlere yöre ile ilgili bilgiler verirken yaptığı çalışmaların takdire şayan olduğunu dinleme imkânı buluyorduk.  

Yemekler yenmiş, artık Erzurum´a dönme vakti gelmişti. Todan yaylasını, Kutuban yaylasını ve geçidini geçip 2400 metreden bölgeyi temaşa seyretmiş, yeşilin her tonu görüp bayağı ferahlamıştık.

Yol güzergâhımızda 1975´lerde yapılmış, Tiftik ve Yapağı Fabrikası´nın yöre insanı için kıymetini daha iyi idrak etmiş, biten koyunculuk ve insan göçünün  zararlarını yerinde  görüp not etmiştik. Tiftik ve Yapağı Fabrikası kapatılmayıp işleseydi koyunculuğumuz bu kadar zarar görmezdi diye hayıflanmazdık.....!

Yeşillikler içinde vadilerden geçerek Tortuma, oradan Erzurum´a dönerken muazzam bir tarım toprağına, muhteşem yaylalara, Kargapazarı dağlarına, sularını üç denize gönderen Kandil Tepesi, Dumlu Baba ve Erzurum yaylalarının aslında ne büyük zenginliğimiz olduğunu bir idrak edebilseydik...!

Ah ne iyi olurdu.........