Ayhan YİĞİT


SİYASET DİLİ


 

                                                           

         Siyaset veya propaganda dili nasıl olmalı?

        Bu işi yapan kişilerin dili, lafı, sözü ve cümleleri en iyi; hatta eğitici, olgunlaştırıcı olmalı. İpek gibi olmalı,  milleti sarmalı ve ısıtmalı. Kadife gibi yumuşak, ilahi gibi hoş, hadis gibi anlamlı olmalı.

       Ve bunları; iktisadiyi ve teknolojiyi içeren nidalar tamamlamalı?

      Bunlar olmuyorsa; Milleti ve toplumu,  rahatsız ve tedirgin edici, ahlak ve kültür seviyesini yıpratıcı, düşürücü olmamalı:

      Türkçemizin o güzel sözleri ve deyimleri dururken; niye çirkin,  kırıcı, ayrıştırıcı, ötekileştir içi,  yerici, aşağılayıcı,  ...  veya yıpratıcı;  yahut, bunlara benzer söz veya cümleler; hatta, iftira içerikli nameler kullanılır?

      Bu propagandayı yapan kişi veya kişiler, toplumun önde olanları olduğu için bu sözcükler daha da önem kazanıyor?

    Çok kişi izliyor, dinliyor,  okuyor ve etkileniyor. İyi ve doğru diye algılayabiliyor? O, hoş olmayan söz ve davranışları etrafına söylemeğe ve bulaştırmaya (san ki; iyi imiş, değerliymiş, güncelmiş gibi,) başlayabiliyor?

       Örneği; en başta üst düzey siyasetçiler ve siyasetçiler, yetkililer ve makam sahipleri, akademisyenler, eğitimciler;  medya mensupları; haberciler, yazarlar, açık oturumlarda, panel ve konferanslarda konuşanlar, Millete hitap etmek durumunda olanlar...

      Bir sade vatandaş kırıcı ve kötü laflar sarf etse,  bir kaç kişi duyar? Onlar da bir kaç kişiye götürebilir ve bu olumsuz durum sınırlı kalır. Toplumu fazla etkilemez, yayılmaz unutulur gider.

      Ama;  bir siyasetçi meydanda, TV. De konuşursa onu sadece ülkemizin 80 milyonu değil, tüm dünya duyar ve izler... Konumu icabı sözlerine itibar edilip inanılabilin ir.

       O söz ve cümle; adım adım, dalga dalga,  kişilere ve topluma yayılabilir. Hatta artarak,  bazen değişerek, daha acı, daha kırıcı ve daha agresif hal alabilir.

      Bu halde, toplumun içinde ve özünde var olan değerleri; dayanışma, kardeşlik, dostluk, sevgi ve saygı bağlarını (çimentosunu) zayıflatabilir.

      Tedirginlik, huzursuzluk, geçimsizlik, tahammülsüzlük, hoşnutsuzluk yapar ve güvensizlik duygusuna sebep olur.

      Tabi ki, tüm konuşanlar, yazanlar ve medya mensupları bu yazılanlara uymuyor. Çok güzel konuşanlar kardeşliği, birleştiriciliği vurgulayanlar ve yazanlar da az değil. Onları kutluyorum?

       Hâlbuki hedef bu olmamalı(olumsuz söz ve davranışlar)... Hedef; iyilik,  kardeşlik, yapıcılık ve birleştiricilik olmalı? İlaveten yukarda sayılan güzel duyguları, milletimizde olan,  erdemleri artırmak ve pekiştirmek olmalı.

       Hedef: yapacakları hizmeti, icraatı anlatmak ve bunlarda yarışmaktır? Yarışı halisane götürmektir?

      Güzel Türkçemizin,  güzel sözleri, nükteleri, hicivleri vardır. Türkçemiz ve gramerimiz güzel kullanılmayı, güzel sözlerin artmasını beklediği gibi; toplumumuz da bunu beklemektedir.

      Aksini bekleyen çok azdır. Kırıp dökmek, akademik ve nutuk seviyelerini düşürmek, eşsiz ve güzel edebiyatımızı, deyimlerimizi ve Atasözlerini; güzel ve ayarında kullanmamak, dibe vurdurmak, işe yaramayacağı gibi:

      Yetişme yaşında olan çocuklara ve gençlere de,  kötü örnek olup, bunların kötü yetişmesine, ruhlarının travmaya uğramasına sebep olabilir.

      Yarının yetişkinleri;  yetki ve makam sahibi olacak bu cevherler ?´ kötü işlendikleri için  ?´ kavgacı, uyumsuz ve barışçıl olamayan kişiliğe sahip olabilir. Millet ve ülke yararına, fazla yararlı olamayabilirler.

      Gençlerimizin iyi yetişmemesi, iyi yetişmelerine engel olacak zeminlerin hazırlanması; Milletimiz için, gelecekte ağır faturaların ödenmesine sebep olabilir? Toplumuza bu ağır yükü yüklemek ne derece hoş görülebilir?

     Aslında, bu olumsuz durumlara yeltenmeye veya ortam hazırlamaya kimsenin hakkı yoktur!

 Bu güzel vatanda;  beraber yaşadık,  yine beraber yaşayacağız.

      Yani,  seçimden sonra da:

       Önce ülkemizi; havamızı-suyumuzu, aşımızı-ekmeğimizi, şehrimizi-köyümüzü, yolumuzu-sokağımızı, parkımızı-bahçemizi, dolmuşu-otobüsü, treni ve uçağı, okulları-üniversiteleri, apartmanları-işyerlerini... kısacası bu cennet vatanın her zerresini, köşesini ?bucağını ve her değerini paylaşacağız. Paylaşmak zorundayız!

      Öyle ise;  bu hoş ve ahenkli ortamları, daha huzurlu yapalım;  buna çalışalım? Bozmayalım, bozmağa çalışmayalım ve bozdurmayalım?

      Bu günlerde,  seçimler yapılacağından; en çok siyasiler konuşuyor. Onun için, onlar ve medya mensupları söylemlerine dikkat etmelidirler.

      Toplumumuzu kaynaştıran, kenetleyen, her değerine; kutsallarına, harcına, kültürüne ve düşüncelerine saygılı olmaları lazım...

      Bu değerleri yıpratıcı değil,  yapıcı ve yükseltici söylemlerle, propagandalarını yapıp, düşüncelerini anlatmaları lazım... Yada değerlerle, düşüncelerle uğraşmayıp; teknolojik ve kalkınmaya yönelik konuşmaları lazım?

      Keşke: Türkçemizde kötü, kırıcı, aşağılayıcı ve iftira içerikli kelimeler olmasaydı da; biz de kullanmasaydık...

       Türkçeciler ve dil bilimcileri;  bilmiyorum bu cümleme kızarlar mı,  üzülürler ´mi?  Ya da hoşlarına ´mi gider?

        SEÇİMLERİN ve o güne kadar geçecek günlerin;  güvenli,  sağlıklı, huzur içinde geçmesi ve aziz milletimiz için, hayırlı olması dileğiyle...

        Hoşça kalın.