Orhan DURMUŞ


AZ İŞ ÇOK PARA


 

 

                Ülkemizde işsizlik probleminden çok iş beğenmeme problemi olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde işveren denince; parayla oynayan, çok çalıştıran ama para vermeyen, işçilerin hakkını yiyen sürekli haksızlık yapma potansiyeli olan bir çerçevede değerlendirilir ya da böyle bir algı oluşturulmuştur. Tabi her konuda olduğu gibi istisnalar kaideyi bozmaz. Bu yazımızda işverenlerin penceresinden bu konuyu inceleyelim.

Belirli bir alanda sermeye gücüyle bölgeye katma değer ve istihdam sağlamış işverenlerimiz varlıklarını sürdüre bilmeleri için bir iş gücüne ihtiyaçları vardır. Bu iş gücünü sağlaması için işe alınan personelin 2018 yılı asgari ücret üzerinden maaşı 2.029,50 Brüt (1.603,12 Net) yasal kesintiler ve SGK primi ile birlikte işverene maliyeti ise toplam olarak 2.384,66 TL civarındadır. İşe alınan personel bir aylık çalışması karşılığında katlanılacak olan bu maliyet iş verenlere ağır gelmektedir. Bu ağır maliyet ücretin çok yüksek olmasından kaynaklanmıyor. Tecrübesiz, yapacağı iş hakkında henüz bilgisi olmayan personele ödenen bu ücret karşılığında iş verenin (belirli bir süre) bir verim alamamasından kaynaklanmaktadır. İş veren açısından düşünürseniz bir personel için 2.384,66 TL maliyete katlanabilmek için çalıştırdığı personelden en az bu maliyetin 2 katı fayda sağlaması gerekir ki bu maliyet kendisine ağır gelmesin. 2 kat faydadan kasıt personelin iş kanununda belirlenen koşullar dışında 2 kat daha ağır çalıştırılmak anlaşılmamalıdır.

İŞKUR işbaşı eğitim programı bu anlamıyla işverenlerin belirli bir süre katlanmak zorunda oldukları bu ağır maliyetleri azaltmıştır. İşverenler maliyet korkusu yaşamadan işe aldıkları personeli kendilerine faydalı hale gelinceye kadar yetiştirme imkânı bulmuş ve personellerinden fayda sağlamaya başlamışlardır.

Peki sorun ne?

Asıl sorun millet olarak az çalışıp çok para kazanmak isteyişimizden. Çalıştığımız yerlerde işverenin menfaatlerini düşünmeyişimizden kaynaklanıyor. Rahat iş bol para, az iş çok para düşüncesi hâkim olduğu sürece işçi-işveren arasındaki sorunlar devam edecektir. İşverenlerin personel sayısı arttıkça kontrol mekanizmalarını geliştirmemeleri personellerinin verimlilik ölçüsünü yapamamaları bazen adaletsiz durumların yaşanmasına sebep olmaktadır. Yine işverenlerin personellerinin tam verimli hale geldikten sonra işten ayrılmaları işverenlerin işe aldıkları personele güvenmemelerine sebep olmaktadır. Çalıştığı işyerine büyük fayda sağlayan personellerin ise işverenlerine maaş konusunda baskı yaparak ?işten ayrılırım? korkusu ile işvereni köşeye sıkıştırmaya çalışmaları da işverenlerin problemi haline gelmektedir. Yine piyasalarda yaşanan haksız rekabet sebebiyle maliyetlerin yüksek kâr marjının düşük olması da işverenlerin piyasa karşısında ayakta durmasını zorlaştırmaktadır.  

Emeğin zayi olmadığı, hakkıyla kazanılan bol kazançlar dilerim.