Orhan DURMUŞ


Büyüklerin yanında çocuk neden sevilmez?


Toplumumuzda büyüklerin yanında çocukların sevilmesinin ayıplandığı, günah olarak değerlendirildiği bölgelerimiz vardır. Bu gelenek hala devam etmektedir. Bazı bölgelerimizde hala erkeklerin eşlerinin önünde yürüyerek ?üstünlük? göstergesi veya eşle yan yana yürümenin ayıp olarak değerlendirildiği bölgeler bulunmaktadır.

 

Bu konunun toplumumuzda dini ve sosyolojik etkilerinin yanında töre, adet, geleneklerimizle de etkileri vardır. Bu konu ile ilgili bazı kaynaklar karıştırdım. Bu sosyolojik davranışlarla alakalı bazı internet kaynaklarında bilgiye dayanmayan ve çok ağır şekilde eleştirilerle karşılaştım. Eleştirileri anlaşılır ve ?sevgiye? dayanan eleştirilerdi yani yukarıda ifade ettiğim geleneklerin yanlış olduğuna dair bu eleştiriler ?sevgi? kaynaklı olduğundan ilk etapta hak verdim. Ancak gördüm ki bu sosyolojik bir konu olan adet ve geleneklerimiz yine sevgi kaynaklı ve dünyada eşi benzeri olmayan bir ahlak anlayışının eseridir. Yanlış olan doğru başlayan bir geleneğin neden yapıldığını bilmeden aileden gördüğünü kendi ailesine uygulayarak devam eden bilinçsiz bir gelecek?

 

Önce dini bir anlayış olarak ;

 

?550 yıldır kütüphanelerin raflarını süsleyen Ahmed Bican´ın yazmış olduğu Envâru´l-Âşikîn adlı eserde ?nakildir ki? denilerek aktarılan bir rivâyette şunlar ifade edilmektedir. Hz. Peygamber´in, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin´i (61/680) onlar daha küçük iken dizine oturtup, şefkat ederek sevdiği, Hasan´ı ağzından, Hüseyin´i de boynundan öptüğü anlatılmaktadır. (Buna benzer ifadeler BUHÂRÎ, 62/Ashâbü´n-Nebî, 22 (IV, 217), 78/Edeb, 18 (VII, 74); TİRMÎZÎ, 46/Menâkıb, 30 (V, 657) yer almaktadır. Ancak aşağıdaki kısım kesinlikle yoktur. Bu kısım uydurma olabilir.)?

 

Buradaki kaynağa göre ve doğru olan da budur ki; Peygamberimiz sevgi dininin önderi ve rehberi olarak sevmeyi sevilmeyi Müslümanın görevi olarak aktarmış ve bizlere öğretmiştir. Torunlarına duyduğu sevginin bir çok kaynaktan aktarıldığını gören bizler çocuklarımızı sevmenin nasıl bir yanlışı olabilir düşüncesine kapılması gayet normaldir.

 

Ve devam ediyoruz;

 

?Bunun üzerine Cebrâil´in derhal üç şal getirdiği, kara, sarı ve kırmızı renklerdeki bu şalları, Allah´ın gönderdiğini söylediği ve Hz. Muhammed´e şöyle demesini emrettiği haber verilmektedir: ?Reva mıdır beni nice seversin ki, karşımda oğlanlarını öpersin? Benim aşkım onu ister ki, benden gayri nesne sevmeye. Bu kara donu sen giy, zîra yas donudur. Bu sarı donu Hasan giysin ki, ağu (zehir) içecektir. Ve kızıl donu Hüseyin giysin ki, şehid olup kanı bulaşır? [AHMED BÎCAN, s. 266.] dediği nakledilmektedir.

 

Bu rivâyetin ikinci kısmında anlatılanlarla kıssacıların anlattıkları şeyler arasındaki paralellik dikkatleri çekmekte ve duygusal yanı ağır basan üslup kendini hemen belli etmektedir. Zîra Yüce Allah´ın böyle bir şey söylemeyeceği ve yapmayacağı gâyet açık ve nettir.

 

Nitekim, Hz. Peygamber´in vefâtı esnasında henüz yedi ve sekiz yaşlarında olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin´i en sevimli oldukları, sevgiye ve ilgiye en fazla ihtiyaç duydukları bir çağda sevmesi ve öpmesinden daha doğal bir şey olamaz. Dolayısıyla, son derece tabii olan torun sevgisinin bu şekilde cezalandırılmasını anlamak çok güç görünmektedir.?

 

Büyüklerimizin yanında çocukların sevilmemesi geleneği bu anlayıştan dolayı olduğunu düşünüyorum. Ancak asıl ve gerçek olan şudur;

 

Türkler tarih boyunca tarihin altın sayfalarına kazınan savaşlarla anılmaktadır. Bu durum savaşçı bir millet olmanın dışında misyon olarak dünyaya nizam verme gayesidir. Tarihi zaferlerle ve savaşlarla geçmiş bir milletin kültürel olarak zengin olması kaçınılmazdır. Yaşadığı acılar o millete kaynak olarak çok şey kazandırmıştır. İşte şimdilerde dinlediğimiz ve bizi derinden etkileyen Türkülerimiz dahi bu şekilde oluşmaktadır.

İşte bu kaynaklar bize yukarıda anlatmak istediğimiz bazı gelenek ve göreneklerinde kaynağını oluşturmaktadır şöyle ki;

 

Kurtuluş savaşı dönemi bazı köylerde ve kasabalarda erkek kalmamış herkes savaşta şehit düşmüştür. Bu sebeple kadınlar dul çocuklar yetim kalmıştır. Erkekler kadınları ile beraber yürümeleri yanlış görülmüştür. Komşularını akrabalarını anlayışla onların derdine ortak olmuşlar dertlerini hüzünlerini yürekten paylaşmışlardır. Bu sebeple hala bu gelenek bilinçsiz olarak devam etmektedir. Çocukları da yetim çocuklar içlenmemeleri için büyükler yanında sevilmemiş şımartılmamışlardır. Tamamen bu anlamda gelişen bu gelenek şimdilerde devam etmekte ama sebebi bilinmemektedir. İşte tam olarak sebebi budur.