Abdurrahman ZEYNAL


CORONA GÜNCESİ


Değerli Dostlar

16 Martta başladığım "evde kal sağlı kal" kampanyası üzerinden 9 gün geçti. Hergün yeni bir umutla güne başlarken tüm temennim Türkiye´de hastalığa yakalanma hızının azalmasıdır. Duam bu yönde hâlâ devam ediyor.

Her sabah saat altıda pencereden Erzurum semalarına bakıp seher yelinin rahmeti ile yüzümü, bedenimi serinletirken gökyüzünü, boş sokakları seyredip "Rabbim bizi zor imtihanla imtihan etme" demekteyim.

Her sabah olduğu gibi sokaklar boş, tek tük insanlar işine veya hastaneye gidiyorlar. O hengameli, acele, bir an önce işe, okula yetişme telaşı bitmiş, sokaklarda in-cin top oynuyor.

Saatler ilerliyor... Güneş tüm ihtişamıyla yükselmeye başladığında açılması gereken dükkân kapıları bile açılmıyor. 21 daireli apartmanımızda ses yok. Tam bir sessizlik hakim.

Sabah ekmek almaya fırına gidiyorum. Yolda hiç bir mahalleliyi göremeden fırıncıya selam verip günlük ekmeklerimi alıp tekrar dönüyorum. Saat 8 olmuş. Apartman kapısını nazikçe açıp içeri giriyorum . Asansöre binmeden basamakları adımlayıp evimin kapısını açıp ekmekleri masaya bıraktıktan sonra ilk işim ellerimi sabunla güzel bir yıkamak oluyor.

Bilgisayarımı açtıktan sonra ilk iş olarak feysbook sayfamı, gelen yorumları kontrol ediyorum. İkinci olarak twıtır sayfama girip haber akışına bakıyorum. Bunlar 15 dakikamı alıyor. Sonra "Karar Gazetesinin" sayfasına girip değişen haberlere göz attıktan sonra Taha Akyol, Ahmet Taşgetiren, İbrahim Kirasın köşe yazılarına bakıp Sözcü Gazetesine geçiyorum. Merak ettiğim köşe yazılarını okuyup bitirince Gazete Oku sayfasını açıp önemli köşe yazısı varsa okumaya devam ediyorum.

Saat dokuza geldiğinde artık kahvaltı yapma zamanı. Demlenmiş çay, biraz ekmek, biraz peynir, reçel veya yumurtayı dede ve nene olarak besmele çekip yemeye başlıyor ve Televizyonlarda ilgi çeken haberleri dinliyoruz. Saatler ilerliyor .

Tekrar balkona çıkıp Millet Bahçe sokaktaki ve Çaykara Caddesindeki değişimleri tekleme giden insanları seyrediyorum. Son günlerde en çok sevdiğim şeylerden biride belgeselleri seyrediyorum. İyi ki belgeseller var. Artık doktorların aynı şeyleri tekrarlamasından bıktık. Bir şeye seviniyorum. Artık siyasilerin toplumu geren, ötekileştiren dillerinden kurtulmayı kâr kabul ediyorum. Oh dünya varmış, demekten de kendimi alamıyorum.

İşte öğle oldu. Ezanlar okunuyor. Camiye giden yok. Camilerin mahzunluğu beni mahzun ediyor. Olsun Dinin ilk emri sağlıklı olmaktır. Sağlığı korumaktır. Bu içimi biraz ferahlatıyor.

Hanımın "bugün ne yiyeceğiz" ifadesiyle irkiliyorum. Hanım bu gidişle kilo alacağım. Artık biraz az yesek desem de sofra kuruluyor ve şükrederek yemeğimiz yiyip Alemlerin Rabbine hamd ederek sofradan kalkıyoruz.

Birazda kitap okuyayım derken kitaplar beni uzaklara gâh dağ başına, gâh ovalardaki yeşilliklere, gâh da tarihin derinliklerine götürürken hanımın sesi tekrar daldığım rüyadan uyandırıyor. İkindi ezanları okunuyor, abdestini al namazını kıl ifadesiyle yeniden diriliyorum.

Birden son günlerde vefat eden cenaze namazlarına iştirak edemediğim için üzülüyorum. Tek yapabildiğim peşlerinden Fatihalarını okumak oluyor.

Akşama doğru sessizlik yine gecenin karanlığı gibi evlerimize, sokaklarımıza çöküyor. Saat 19. Haber dinleme vakti. Fox Tv´nin haberlerine abone olmuşum. Bir saate kadar dinleyip Yatsı namazını kıldığımda üzerimden büyük bir yük kalkıyor. Artık bir taraftan "Ben Bilirim" yarışmasını izlemek bir tarafta elimdeki kitaba göz gezdirmekle meşgulüm. Ha bu arada çay ve ıhlamur içeceğimiz oldu. keyifle saatine göre bunları içerek günlük su ihtiyacımız karşılıyoruz..

Birde komşuluğun önemini ve insanlığın ölmediğini görmek bizleri mutlu ediyor. Çünkü genç komşularımız kapımızı çalıp amca, teyze bir ihtiyacınız varmı çarşıya çıkıyorum alayım demeleri bizleri mutlu ediyor.

Saat 23´ü dört gözle bekliyoruz. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca müjdemi verecek yoksa hasta ve ölüm sayılarının arttığını mı verecek heyecanla bekliyoruz. Ancak verilen haberler sadece üzüntümüz artırıyor.

26 Mart 2020. Sağlık bakanı 24 saatlik bilançoyu açıkladı. Durum gittikçe vahimleşiyor. 16 hastamızı kaybederek toplamda vefat eden hasta sayımız 75´e yükseldi. Toplam vaka sayısı 3629´a ulaştı. Test sayımız dün 5.035´ti. BUGÜN 7.286 olarak gerçekleşti. 1196 yeni tanı kondu. Hastalar ve temas çevreleri izole edildi.

Hasta sayısının artması uykularımı kaçırırken bir üzüntüm daha oldu. Herkes can derdindeyken "Kanal İstanbul" adlı meçhulün ihalesi yapılması ruhumun derinliklerinde "keçi can derdinde, Kasap et derdinde" ki atasözümüzü hatırlattı..... ! Ne diyeyim. Allah sonumuzu hayretsin.