Emine Tugay Dursun


Dolduralım gönül bahçelerini


 

"Topraktan geldik, toprağa döneceğiz"

Faniliğimizi, acizliğimizi hissettiğimiz de bu cümle dökülür dudaklarımızdan. Gideceğimiz yeri biliriz ama geldiğimiz yerdi unutmuş, onun bereketinden habersiz bir şekilde umutsuzluğa düştüğümüzde fani dünya olduğunu düşünür ama bu fani dünya da neler ekip biçeceğimizi unutacak kadar ferasetsiz davranırız.

Halbuki toprak olan dünya; bağrında ne bahçeler yetiştirdi, ne mahsüller verdi misafirlerine, muhataplarına...

ne uygarlıklara ev sahipliği yaptı. Ne afetler gördü arkasından güneş açan, ne fırtılanalar... ama hep yenilendi, hep gülümsedi tekrar.

Bizler ise topraktan gelen yüreğimizin de bahçeleri olduğundan habersiz ona sadece et parçası gibi davranıp, sulayan kanalları, can suyuna sahip olacağını düşünmeden anca damarları olduğuna inanıyoruz. Halbuki öyle bir bahçe ki; her huy bir çiçek hükmünde açıyor gönüllerde.

Nefsimize rağmen Allah´ın esmalarının tecellisine mazhar olmuş kullarız. Etrafına güzellik saçan çiçeklerin esmaları temsil etmesi ve gönüllerde de o esmalara mazhar olmuş güzelliklerin yer etmesi gerekmez mi?

Mesela gül: her rengi ayrı güzel bir sevgi mahsulü! Gül kırmızı rengi ile aşkı sevdayı tutkuyu gönülde beslerken beyaz rengi ile bütün herseye rağmen temiz ve masum kalabilmeyi sağlıyor gönüllerimize. Bazen de siyah bir gül gibi ulviliği, ulaşılmazlığı, imkanların sınırlarının varlığını ıspatlıyor hatta!

Lale: her tohumu ile aşkın farklı halleriyle tanıştırıp, Allah lafzını üstünde taşıdığı düşünülen kutlu çiçek! İlahi aşkın maddeleşmiş hali! İçi kömür gibi yanıp kavrulur lakin dışıda uyum sağlayarak renk katar hayata. Duruşu ise saygıyı, edebi öğretir ruh alemine!

Menekşe: ölçülü, karakterli ve şahsiyet sahibi olmak... Kararında davranıp sonra üzülmemek için özen göstermektir. Emek vermek, unutmadan, yıpratmadan, hırpalamadan özenle davranıp, değerli olduğunu hissettirmektir!

Karanfil: bize güzelliklerin içimizde her mevsim yetişebileceğini gösterirken, Zambak ise hayatın eziciliğine karşı asil ve mağrur duruşu öğretir bize.

Safran çiçeği bize sabrı öğretirken papatyalar en saf duyguları barındıracak bağrımızda!

Bahar olmaz her zaman yürekler. İşte o vakitte açelyalar bitecek gönül toprağında! En umutsuz hallerimizde kar çiçekleri açtıracağız.

Daha bir sürü çeşit var elbet, fakat bunlar dünyayı süslediği gibi yüreğimizi süslemedikçe, dünya üstündeki çiçekleri görmemiz, onları çiğnemeden geçmemiz mümkün olmayacaktır.

Hakkıyla kullanılmayan herşey ziyan edilmiş demektir ve bizim ne bu kadim Dünya´yı, ne de yüreğimizdeki dünyayı ziyan edip bahçelerini harap etmeye hakkımız yok.

Atalarımız "huyu suyu güzel" derken bunu anlatmak istediler belki de!

Çünkü her huy bir tohum, her huy bir çiçek; keşke onu sevgiyle sulayıp sabırla büyütebilsek...