Orhan DURMUŞ


DOMİNO ETKİSİ


 

İnsanlar toplumsal varlık olarak birbirine bağımlıdır. Tek bir yaşam, yalnız bir hayat düşünülemez bu bağlamda insanlar doğal olarak birbirinden etkilenirler. Bunun hemen hemen herkes farkındadır. Toplumu ayakta tutan yani bir milleti varlığını devam ettiren bazı dinamikler ise; inanç, kültür ve ekonomidir. Bu dinamikleri sağlam olmayan milletler ya dışa bağımlı olarak varlıklarını sürdürürler ya da tarihin tozlu raflarında kaybolur, unutulur giderler. Bizde Tarih yazan bir millet olarak yüzyıllardır ayakla kalmamızın en büyük sebeplerinden birisi köklü ve ayakları yere basan bir tarihe, kültüre ve inanca sahip olmamızdan kaynaklanır.

Dünya devletleri her zaman kendi kültür ve inançlarını başka milletlere yansıtmak için çabalarlar. Şimdilerde çokça duyduğumuz ?algı operasyonu? ile yaparlar bunu?

Hatta dünyada bunu sağlamak için yani insanların algısını yönetmek için kurulmuş firmalar dahi vardır. İnsan algısının değiştirilmesi bilim adamları tarafından keşfedilmiş, insan algısını nasıl yönetebilecekleri konusunda araştırmalar yapmaktadırlar. Yapılan bir sosyal deneyle basit bir örnek verecek olursak; önceden gizli kamera yerleştirilmiş bir asansöre deneyden haberdar 5 kişi bindiriliyor ve asansöre kelen bu durumdan habersiz kişi asansördeki yerini aldıktan ve kapı kapandıktan sonra asansördeki 5 kişi kapıya arkasını dönüyor. Bu duruma şaşıran ve etrafındakilerin neden arkasına döndüğüne anlam veremedikleri bir şaşkınlıkla kısa süre bekledikten sonra oda asansördeki çoğunluğun yaptığı hareketi tekrarlayarak asansörde kapıya arkasını dönüyor. Sorgulamadan yaptığının anlamsız olduğunu düşünerek çoğunluğun yaptığını yapıyor. Bunan sosyolojik olarak toplumsal baskı da denebilir ancak bu bir gerçek ki yaşadığımız toplumun genel fikir ve düşüncesini ister istemez doğruluğunu veya yanlışlığını sorgulamasan çoğunluğun fikrine aykırı olarak düşünemiyor ve davranamıyoruz. ?Aykırı? dediysem absürt davranışlardan tabi ki bahsetmiyorum. Bahsettiğim bu deneyde olduğu gibi çoğunluğun yaptığını yapmak veya sürü psikolojisi de denilen bu duruma ben domino etkisi diyorum.

İşte seçimlerde, reklamlarda v.b. eylemlerde insan algısını yönetmeye çalışan firmalar yukarıda anlattığım bu sosyal deneydeki gibi çoğunluğun tercihinin ne olduğunun dedikodusunu yaparak tabiri caizse fısıltı gazetesi dediğimiz bir sistemle toplumda bir algı oluşturmuş olurlar. Bu sayede kendi düşünce ve fikirlerine hakimiyeti olmayan yani kendi fikirlerinden emin olmayan veya kararsızlık yaşayan kişilerin bu sayede çoğunluk ne derse o doğrudur mantığı ile fikirlerini değiştirebilirler. Dikkat ederseniz bütün ürün reklamlarında, marka reklamlarında şu mantık üzerine reklam filimi çekilir, herkes tarafından sevilen, özenilen ürün o ürün gibi reklamlar çekilir. Bizde çoğunluğun tercihini düşünerek o reklamlara kanarız. Diğer yazılarımda da çokça bahsetmiştim ama yine ifade etmek istiyorum. Bence reklam filmlerini devlet denetlemeli ve insanları aldatan söylediklerinden farklı özellikleri olan ürünlerin, reklamı yapılan firmaların insanları aldatmasına müsaade etmemelidirler. Yine yakın zamanda milyonlarca insanın dolandırılarak mağdur edildiği çiftlik bank meselesinde olduğu gibi insanlar kısa sürede karşılıksız uğraşmadan çok para kazanmanın mümkün olmadığını bilse bile çoğunluk kabul ediyor mantığı ile bu tuzağa çekilmiş ve aldatılmıştır. Çiftlik bank mağdurlarının ağız birliği etmiş gibi bir ağızdan söyledikleri bir durum var ki; ?arkadaşım katıldığı için katıldım? ?herkes para kazanıyordu bende güvendim? ?reklamlarda reklamını gördüm açılış töreninde o kadar insanı görünce bende inandım.? V.b. açıklamalarla domino etkisinin nelere sebep olduğunu anlamış oldular. Yine toplumlarda iç karışıklık çıkarmak isteyen dış güçler toplumsal huzurun ve refahın ortadan kalması için fısıltı gazetesiyle aynı milletten olan kişileri ?vatan elden gidiyor? dedikodusunu yayarak birde hedef gösterirler karşı tarafa da ?din elden gidiyor? vesvesesini verdikleri gibi toplumda bir kıvılcımla tutuşması içten bile değildir.

Yüce dinimiz İslam bu anlamda dedikodunun kötülüğünden bahsetmiş, bilmediğiniz emin olmadığınız konularda konuşmamızı, tarafımıza söylenen dedikodu mahiyetinde şeyleride dinlememiz konusunda bizleri uyarmış konuşacaksan iyi konuş yoksa sus mantığını öğütlemiştir.

Bulunduğumuz ekonomik durum neticesinde bende bir domino etkisine kurban olmamak adına herkesi iyi konuşmasını, güzel bakmasını, korku saçmamasını, toplumsal stres yaratılmaması için buna dikkat etmenizi ve her konuşulana itibar etmemenizi tavsiye ediyorum.