Orhan DURMUŞ


GERÇEK Mİ? RÜYA MI?


?İnsanların çoğu aslında toplumsal yaşam içerisinde gerçeği aramazlar, daha doğrusu gerçek diye bir sorunları yoktur. Çünkü çoğu zaman gerçeğe ulaşma çabası riskli ve tehlikelidir. Bu yüzden sistem tarafından kendilerine sunulan sanal gerçekliği yaşamayı tercih ederler. Çoğu insanın sorunu, içinde bulunduğu konumu korumak ve geliştirmektir.  Bunun için, gerçek olmadıklarını bilseler de inanırlar ya da inanmış görünürler. Öyleyse toplumun bütünü için gerçek ya da gerçeklik diye bir kavram söz konusu değildir.

 

Gerçeği ve hakikati arayanların başına ise tarihsel olarak hep kötü şeyler gelmiştir. Gerçek, sistemin düşmanıdır, onu en ince yerinden kırar dağıtır.

 

Gerçek kavramının tarihsel olarak birçok alanda kullanıldığını, ama anlamlarının değiştiğini görebiliriz. Felsefe, din, sanat, bilim gerçek kavramını kullanır. Bu kavramlar halk dilinde ise içiçe geçmiştir ve yanlış kullanılmaktadır.

?Günlük dilde de çoğu kez ?gerçek? sözcüğü ?hakikat´ ve ?doğru´ sözcükleriyle eşanlamlı kullanılır. Ancak, felsefi kavramlar söz konusu olduğunda, ?gerçek´ deyimiyle ?hakikat´ ve ?doğru´ deyimlerini birbirinden ayırmak gerekir.? Erol Anar.

 

Gerçek:     İnsan bilincinden bağımsız, somut ve nesnel olarak varolan herşey,  

Hakikat:   Nesnel gerçekliğin, bilinçteki, kendine uygun kavramsal yansısı,

Doğru:     Bu kavramın, hem gerçeğe hem de düşünme yasalarına uygun oluşudur.?

 

Günlük yaşamımız içinde çoğu zaman bizlerde bu kavramların doğruluğu ya da karşılaştığımız durumlarda neyin gerçek neyin yalan olduğunu sorgulamıyor muyuz?  Bu bahsettiğim birinin yalanını yakalamak değil veya bütün yaşam içerisinde varlığımız ve sahip olduğumuz duygu ve düşüncelerin tamamını kapsayan daha genel bir sorgulama?

 

İç dünyamıza hitap eden, gönül dünyamızı zenginleştiren birçok veli insanın nasihatlerinde ve kıssalarında dahi bu kavramlar çoğu kez sorgulanmıştır, sorgulanması tavsiye edilmiştir. İşte bu manada bir kıssa;  

 

Hatun Reşit bir gün askerlerine Behlül Dana´yı huzuruna çağırmalarını emreder. Askerler Behlül´ün evine giderler bir bakarlar ki Behlül oturduğu yerde uyukluyor. Askerlerden biri uyandırır ve Behlül irkilerek uyanır gelen askerlere çıkışır - Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz. der askerler kötü bir şey  yapmak istemediklerini Halife hazretlerinin çağırdığını söylerler. Behlül ise ?sizin yüzünüzden makamımdan mevkiimden oldum? şeklinde söylenirler bu olaya akıl erdiremeyen askerler sessiz kalmayı tercih ederler. Birlikte Harun Reşit´in huzuruna çıkarlar. Huzura varır varmaz Behlül ?halife hazretleri sizin bu askerleriniz yüzünden makamımdan mevkiimden oldum? der Haasas ve ekler ?rüyamda padişah olmuştum, altınlarım servetlerim vardı, hizmetçilerim vardı.? ?Senin bu askerlerin yüzünden uykumdan uyandım ve hepsini kaybettim? der. Bunu duyan halife tebessüm ederek ?sen rüyanda olanları gerçek mi sanırsın? diyerek alaycı bir tavırla güler. Behlül ise Halife hazretleri sizde ben gözlerimi açında rüyadan uyandım ve her şey bitti. Sizde gözlerini yumunca bu hayat denen rüyadan uyanmayacak mısınız? Der. Halife Harun çok büyük bir ders almış ve Behlül e bana iyi bir ders verdin demiştir. 

 

Mana alemine sık sık yolculuk yapmalı ve asıl gerçekliğin peşine düşmeliyiz. Yoksa bu hayatta yaşadıklarımız hepsi bir rüya hepsi birer aldatmacadan ibarettir. Ölüm kimilerine göre bir son ama bizler için yeni bir uyanıştır. Simdi soruyorum bu dünyada gerçek nedir?