Orhan BOZKURT


Karla kavgalıların kaygısı...


 

 

İnsan bazen öyle susar ki;

Lal olur dili...  Oysa ağzından çıkacak her kelime aslında "Lav" gibidir.

Ama susar!

Yakar içini...



***

 

Atalarımız bize, susmanın adam olmak olduğunu öğrettiler. Lakin; gün gelir memlekette adamın a´sı bile kalmaz demediler.

Eee..!

Büyük olmak kolay değil...

Hele; sütü bozukların bol olduğu bu şehirde, büyümek hiç kolay değil!

 

 

***

 

Bir kaç gündür dostlarım, (kelimenin gelişine yazdım) yani siz okurlarım;  "neden yazmıyorsun?" diye sitem dolu, hatta;  "sen de mi sıradan ve bedeli olan bir adamdın?" diye suçlayıcı ve daha buraya yazamadığım bini bir para, bin bir hakaret dolu mesaj atıyorlar.

 

Evet, yazmıyorum!

 

Dahası o kadar çok yazacak şey varken; hiçbir şey yazamıyorum...


Meselâ; Ankara´da kimlerin, hangi yol arkadaşına kumpas kurduğunu,


´Dava´ diyerek toplum adına yola çıkanların nasıl, bireyselleştiğini,


´´Dost dost ... ´´ diyerek, hangi dostun, hangi dostuna pusu atıp, ayağının tökezlemesini beklediğini,


Herkesin yüz yüze nasılda özden, arkadan ise nasıl da sek sek oynadığını,

 

Dönen tekerlerine inat, dönmesin diye her tekere kimlerin çomak soktuğunu,


´Ağır ol ki batman gelesin...´ diye doğduğumuz andan ititbaren bu çoğrafyada belletilen lafın karşılığını, ad edinenlerin tüy kadar hafifliğini,


Her yere sunulan ama sunacak bir bardak suları olmayan ürkekleri,


Tafrası kadar tayfası, iki evlek tarlasıyla kendini toprak ağası, devletin makam arabalarını, babalarının eşeği sananları ve  daha nicelerini...

 

Yazmıyorum!

 

Meselâ; hiç yaşlanmayacak bu Cumhuriyet´i, babamdan küçük görüp, birilerinin sırtında bir asalak gibi ihtişamla yürümüyor, kendimi kibir kulelerinin sultanı sanamıyorum!


 
Bu lanet yazı işçiliği de böyle erdemli bir virüs işte!

 

Hani; şekerin tatlı, biberin acı, Erzurum´un soğuk olduğunu bilirsin ya!

 

Meselâ yine, bilirsin adamların adam olduğunu da adam bildiklerinin adam olamadıklarını,

Ve kızarsın ya, kendi kendine... Komünist  Nazım´ın, kendine kızdığı gibi;

 

"yani sen elmayı seviyorsun diye

elmanın da seni sevmesi şart mı?..."

 

Ve eklersin ardı sıra:

Ve hayat; aslında senin hayal etmediğin  kadar çirkin çok kimselerle doluysa...

 

Ve... Umutları daha taze bahar  bu kadim kentte, yüreğinin  tüm sıcaklığını hissederek bağrına bastığın kelli felli adamlar her geçen gün yamuluyorsa...