Abdurrahman ZEYNAL


ROMA´DAN ABD´YE


Roma egemen olduğu zamanda uygarca anlayış ve davranış biçimlerini ortadan kaldırmış, gücün verdiği anlayışı hakim kılmıştır.
Roma daima kendi menfaatlerini önde tutmuş, ondan asla taviz vermemiştir.
Her fırsatta komşularıyla yaptığı anlaşmalarda zor kullanarak kârlı çıkmanın hesaplarını yapmıştır.
Roma´nın resmi temsilcileri olan konsolos, elçi ve diğer görevlileri vasıtasıyla muhataplarına hep tepeden bakmışlardır.
Roma görevlileri; yabancı devletlerle yaptıkları "sözleşme, anlaşma diğer yazışmalarda" Roma iktidarını yabancılara kabul ettirmek anlayışını benimsemiş, muhataplarının Roma´nın gücü ve kudretini kabul etmeleri istenmiş, Roma´nın kudretinin ortaklık kabul etmeyeceği biçiminde anlaşılmasını dikte etmişlerdir.
Bu nedenle herhangi bir devletle sözleşme yapmak, onlara bazı haklar tanımak, imtiyazlar vermek, Roma´nın gururuna yediremediği bir davranış biçimi şeklinde ortaya çıkmıştır. 
Roma etrafındakilerle yaptığı sözleşmelerde böyle ortaya çıkabilecek ilişkilere asla fırsat vermemiş, bu gibi işlere asla yanaşmamıştır.
Roma kendi menfaatlerine uygun düşen, vergi veya ticaretle ilgili anlaşmaların çözümü için gerekli aracıları "hakimler" kabul etmiş ve kullanmıştır.
Romalıları tarif edenler "dilleri tatlı, elleri topuzlu" bir halk olarak tanımlamışlar, bu nedenle en sert tedbirleri almaktan vaz geçmemişlerdir.
Roma, imparatorluk olduktan sonra milletler arası anlaşmalara hiç önem vermemiş, dediğim dedik anlayışını benimsemiştir.

21. yüzyılda Romanın izinden giden ABD tıpkı Roma gibi davranmakta, Roma lejyonlarının izini sürmektedir.

Bu nedenle günümüz Amerikasının yöneticilerinin anlayışını çözmek için önce Roma´yı okumak,anlamak, öğrenmek gerektiğini bilmeleri gerekmektedir.