Abdurrahman ZEYNAL


TÜRK- RUS İLİŞKİLERİNİN SATIR ARASI-1


Tarih boyunca Türklerin 15. yüzyılın sonlarına kadar Altınordu devletinin egemenliğinde yaşayan Ruslar bu devlerin yıkılmasıyla birlikte Moskova Keneziliği etrafında toplanmaya başlamış, 1703 yılına kadar Kırım Hanlarına vergiyle bağlanmışlardı. Ruslar 1492 yılında Kırım Hanı aracılığıyla ilk defa İstanbul´a elçi yolluyordu

Altınordu devletinin yıkılmasından sonra toparlanma yoluna giren Ruslar "Korkunç İvan" lakaplı bu adam 1547 yılında Çar unvanını alıp 1552 yılında Türk Yurdu Kazanı, 1556 yılında Ejderhanı işgal ederek sınırlarını Volga boylarına kadar genişletmişti.

Bu genişleme sonucu Ruslar işgal ve yağmalar ile bir kara devleti hüviyetini kazandılar.

Geçen yüz yıldan fazla sürede Osmanlıya yönelik faaliyetlerde bulunmadılar.

Ancak 1683 II. Viyana bozgunundan sonra kurulan Kutsal İttifaka dahil olmuş, sonrasında hep Osmanlı aleyhine olabilecek faaliyetlere girişmişti.

1690 yılında Prens Vasili 300.000 kişilik ordusuyla Urkapı´ya hücum etmiş kaleyi kuşatmış Fakat Selim Giray ve Kaledeki Türk askerleri Rusları yenerek büyük kayıplar verdirmiş ve Rus ordusu savaş meydanından kaçmıştı. Bunun üzerine Zafername adlı eser yazılmış olay İstanbul´da sevinçle karşılanmıştı.

Ancak Çar Petro 13 Ekim 1695 yılında tekrar 300.000 kişilik ordusuyla tarihte ilk kez Azak kalesini kuşatmış muhasara 3 ay 4 gün devam etmiş, Rus kaynaklarına göre 30.000, Türk kaynaklarına göre 60.000 ölü vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Bu savaşta Azak Müftüsü İsmail Efendi elinde kılıç düşmanla savaşırken şehit düşmüştü. Azak Sancak Beyi Mustafa Bey, Trabzon Sancak beyi Ali Paşa, Kale komutanı Murtaza Paşa büyük yararlıklar göstermişlerdi.

Çar Büyük Petro 10 temmuz 1695 yılında Azak kalesine saldırmış fakat Murtaza Paşa Rusları mağlup etmiş, Ruslar 60.000 ölü vererek geri çekilmiş, bu olayda Trabzon Beyler Beyi Ali Paşa donanmayla, Azak sancak beyi Mustafa Bey etkili olmuş, fakat bir yıl sonra kale yeniden kuşatılmış ve kaledeki 500 Türk askeri 2 ay 3 gün direnmiş, ne yazık ki dayanamayarak kaleyi Ruslara vermişlerdi.

1696 Azak ve yakınındaki Taygan adlı Türk yerleşim yeri de böylece elden çıkmıştı.

Çar Petro bu yenilgiden ders almış, bir yıl sonra hazırladığı donanma ve düzenli askeri birliklerle 3 Haziran 1696 yılında ansızın Azak kalesine saldırarak 6 Ağustos 1696 yılında kaleyi düşürmüştü.

Kale muhasarası sırasında kalede 500 Türk askeri vardı. Donanmada gereken yardımı yapamamış, 100.000 kişilik Rus ordusuna askerlerimiz ancak 2 ay 3 gün dayanabilmiş, kale düşmüştü.

Karadeniz bu tarihten sonra Türk gölü olmaktan çıkmış, Ruslar Donanma yapmaya önem vermişlerdi. Aslında olay Osmanlının tedbirsizliği sonucu gerçekleşmişti.

Bu tarihten sonra Azak Denizi artık Osmanlının iç denizi olmaktan çıkmıştı.

Karlofça antlaşmasından sonra Osmanlı devleti Rusya´ya verilenlerden hiç hoşnut olmamış, fırsat kollamaktadır. XII. Demirbaş Şarl Poltova da yenilip Osmanlıya sığınınca Ruslar bunu bahane edip Osmanlı topraklarına girdiler. Fırsat kollamakta olan III. Ahmet Rusya´ya savaş açma kararı verdi. Ancak öncesinde olayın sebeplerini batı başkentlerine

anlatacak mükemmel bir beyanname yazılarak ilgili devletlere ulaştırıldı. Bu bir diplomasi başarısıydı.

Böylece Batılılar Rusya´yı tek bıraktılar. Çarın 60.000 kişilik ordusuna karşılık Balatacı Mehmet Paşa 140.000 kişilik ordusuyla Purut nehri kıyısına gelmiş, güzel bir manevra ile 40.000 askerini bir günde karşı tarafa geçirmiş, ertesi günde ordunun tamamını karşıya geçirerek Çarı kuşatmıştı.

Arkasında Kırım Hanının ordusu kuşatmıştı. Ancak Tabyalara çekilen Ruslar için son yaklaşmıştı. Askerin savaş azminin olmaması ve diğer nedenler ile yapılan anlaşma gereği Çar kurtulmuştu. Ancak Çar verdiği sözlerde durmaya niyetli değildi.

Demirbaş Şarl´da ikinci bir Osmanlı Rus savaşı çıkarmak niyetindeydi. Sonuçta Uzayan sürede Osmanlı yeniden savaşa niyetlenince Çar anlaşmayı imzalayarak Karlofça´da kazandığı tüm hakları iade etti. Osmanlının bundan başkada karı olmadı. Başlangıcı ne kadar diplomatik başarı idiyse sonrası o kadarda iyi sonuçlanmamıştı.