Orhan DURMUŞ


TÜRK SANATLARINDA EDEBİN ÖNEMİ


 

Geleneksel Türk Sanatları teorik olarak bütün alanlarının açıklaması bir tanımlaması yapılmıştır. Bilimsel olarak gerek Türk tarihi açısından gerek İslam dini açısından gerekse dünya tarihi açısında birçok önemi ve değeri vardır. Ancak Türkler tarih boyunca her alanda olduğu gibi sanat alanında da dini inançlarının doğrultusunda sanatı dini inançlarından ayırmamış sanatlarını da İslam´ın hizmetine sunmuşlardır. İslam dininin ?güzel´ anlayışı içerisinde Allah´ın kelamını güzel yazmak onu önemseyerek süslemek değerine değer katmak amacıyla bu çerçevede Türk-İslam sanatları gelişimini sağlamaya devam etmiştir.

Türk sanatlarında eğitim başlığı ile yazdığım diğer yazılarda usta-çırak ilişkisi ile geleneksel bir eğitim tarzının olduğundan bahsetmiştim. Bunun asıl amaçlarından birisi çırak olmadan usta olunmayacağı ve bazı merhalelerden geçerek sadece sanat eğitimi değil bu süreçte talebenin ahlakının, edebinin de büyük bir önemi vardır. Bu süreçte bir dergâh gibi görev yapan sanat atölyeleri sanatla beraber ruh eğitimi de almış olurlar. Doğrusunu söylemek gerekirse Türk ? İslam sanatları edep olmadan sanat başarısı içi boş kalacaktır. Gerçek başarı edep ve ahlakta gösterdiği gelişme ile doğru orantılıdır. Bu eğitimleri alan talebe kibrinin yenmeden mutlak başarının sırrı verilmez. Sadece sanat alanında değil Türkler bütün alanlarda edep ve ahlaka büyük önem vermiştir. Dini inançlarının doğrultusunda Allah´ın emir ve yasaklarına uyarak işlerini yaşam biçimlerini ona göre uyarlamışlardır. Son dönemlerde yaşadığımız bütün problemler bu çizgiden biraz uzaklaşmış olmamızdan kaynaklanmaktadır. Saygı, sevgi, ahlak buna benzer bütün değerler eskiden olduğu gibi kıymet verilmez hale geldiğinden gerek işlerde yaşanılan başarısızlık, güvensizlik ortamı bundan kaynaklanmaktadır.

Türk sanat eğitimi alacak öğrenci önce sabrı sınanır, gösterdiği sabır neticesinde öğrenme arzusunun seviyesi ölçülmüş olur. Ustası eğitimi boyunca onu test eder ve pişmesini bu alanda kazanım elde etmesi için bildiklerini yavaş yavaş öğretmeye başlar. Bu usta çırak ilişkisi öyle gelişir ki zamanla ustası onun artık ailesinden biri gibi çok güçlü bir bağ oluşur. Güzel sanatlar fakültesinde okurken aldığım sanat eğitimi yanında hat sanatı dersleri de almak istedim. O dönem Osmanlıca dersimize gelen hocamız Bilal Sezer´ in hat dersleri verdiği öğrendim. Ders çıkışı odasına giderek ?hocam hat derslerinize katılmak istiyorum.´ dedim. Hocam sakin bir ses tonuyla ?daha sonra gel´ demesiyle odadan ayrıldım. Öğlenden sonra tekrar gittim. Kapıyı tıklatıp kapıyı açtım. Beni gören Bilal Hoca, ?haftaya gel Orhan? dedi. Bir hafta sonra sabırla bekledim ancak içimde kibirle beslediğim şu sözlerde yok değildi ?parasıyla değil mi?´ ?Neden sürekli erteliyor.´ Şeklince düşüncelerde yok değildi. O haftaki dersten sonra birlikte çıktık hocayı takip ediyordum. Beni görmemesi imkân dahilinde bile değildi aramızda iki üç adımlık mesafe olmasına rağmen yolda hiç konuşmadı. Odasına kadar birlikte yürüdük. Odasına geldik ve ben ?hocam ? ?dememle hocamın ?Orhan yarın gel.´ demesi bir oldu. Odasından ayrılırken sinirden deliye dönmüştüm. Hat dersi almaktan vaz geçmiş çılgına dönmüştüm. Hocam hakkında kibirli olduğu düşüncesi hasıl olmaya başlamıştı. Ertesi gün içinde farlı düşüncelerim oluştu yarın odasına gidecektim ve kapısını setçe açıp hocam ben artık istemiyorum. Hat dersi almayacağım diyecektim. Derken ertesi gün ilk işim Bilal Hoca´nın odasına gitme oldu. Odasına gittim, kapıyı tıklattıktan sonra açtım ve tam konuşacakken Bilal Hoca ?Orhan artık derslere başlayabiliriz. Okuldan sonra şu adrese gel.´ dedi. Okul sonrası verdiği adrese hat dersleri verdiği kursa gelmiştim. Verdiği ilk derste bana yaptığı bir sabır testi olduğunu öğrendim. Öğrencinin isteğini, ne kadar istekli olduğunu ölçmenin bir yolu sadece? ilk derste hocamızın anlattıkları inanın bana bir sanat dersi değil de hayat dersi gibi gelmiş çok büyük haz almıştım.  

Edindiğim bu kısa tecrübeler sayesinde işte şimdi diyorum ki insanlar her sanatı öğrenebilirler ama iş Türk Sanatları öğrenmeye gelince edep ve ahlak sanatı öğrenmekte en büyük kaynak olduğunu söyleye bilirim. Muhakkak hayatımızın her alanında bu erdem bize en büyük kaynağı teşkil edecektir. Şimdilerde para odaklı bir yaşam ne kadar kazanırım kaygıları belgide her şeyden önce parayı önemseyişimiz bazı erdemlerin kazanılmasını geciktirmiş veya unutturmuş olabilir. Para için, itibar için sanat öğrenilmez bazı erdemleri kazanamamış insanlar sanat eğitimini tamamlayamamış demektir.