www.erzurumgunebakis.com / Alpaslan CENGİZ
Altı yüzyılı aşkın bir süre boyunca üç kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu, ardında yalnızca tarih kitaplarına sığmayan bir miras bıraktı.
Bugün 27 farklı ülkede hâlâ ayakta duran köprüler, camiler, kaleler ve hanlar; imparatorluğun mimari zarafetini ve kültürel derinliğini yüzyıllar ötesine taşıyor.
1299'da Söğüt'te atılan temeller, 1922'de tarih sahnesinden çekilene dek bir medeniyetin izlerini dünyanın dört bir yanına yaydı. Aradan geçen yüz yıla rağmen, Osmanlı'nın bıraktığı eserler hâlâ milyonlarca ziyaretçinin ilgisini çekmeye devam ediyor.
Avrupa'nın Kalbinde Osmanlı Nefesi
Osmanlı egemenliği yüzyıllar boyunca Balkanlar'ın siyasi, sosyal ve kültürel dokusunu şekillendirdi. Bugün Arnavutluk'tan Bosna-Hersek'e, Bulgaristan'dan Yunanistan'a uzanan coğrafyada Osmanlı'nın zarif mimarisine rastlamak mümkün.
Mostar Köprüsü'nün taşları, Gazi Hüsrev Bey Camii'nin kubbesi ya da Prizren'deki Sinan Paşa Camii, hâlâ aynı zarafetle geçmişi bugüne bağlıyor. Macaristan, Kosova, Kuzey Makedonya, Sırbistan ve Karadağ gibi ülkelerde bulunan hanlar, hamamlar ve saat kuleleri ise bu kültürel mirasın sessiz tanıkları arasında.
Doğudan Afrika'ya Uzanan İzler
Osmanlı'nın etkisi yalnızca Avrupa ile sınırlı kalmadı. İmparatorluğun Asya ve Afrika topraklarındaki varlığı, bugün bile bölge mimarisinde ve şehir dokusunda hissediliyor.
Irak, Suriye, Ürdün, Filistin ve Suudi Arabistan'ın bazı bölgelerinde Osmanlı döneminden kalma kaleler, karakollar ve camiler hâlâ ayakta. Kuzey Afrika'da ise Mısır, Cezayir, Libya, Tunus ve Sudan gibi ülkelerde Osmanlı'dan kalan medreseler, limanlar ve surlar geçmişin ihtişamını bugüne taşıyor.
Bir Medeniyetin Kalıcı Mührü
Osmanlı mirası yalnızca taş binalarla sınırlı değil; aynı zamanda bir yönetim anlayışının, sanat zevkinin ve toplumsal düzenin sembolü. Bugün bu eserleri gezen turistler, bir zamanlar üç kıtayı birleştiren bu medeniyetin kültürel zenginliğini yakından hissedebiliyor.
