www.erzurumgunebakıs.com / Muhammet Yılmaz
Fay hatları başta olmak üzere birçok bilgi veren Bayrak, depremlerin etkisini en aza indirecek olan aşamalardan bahsetti.
Bayrak, “Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi (ATA-DAM), 1989 yılında kurulmuş ve güncel olarak 16 adet deprem istasyonu ile Erzurum ve civarındaki sismik aktivite 7/24 prensibi ile takip edilmektedir. Ayrıca T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile yapılan protokol çerçevesinde istasyon verilerimiz karşılıklı olarak paylaşılmaktadır. İlimiz bulunduğu coğrafi konum itibari ile fay hatlarına yakın konumda bulunmaktadır. Ülkemizin en büyük fay hatları olan ve büyük yıkımlara neden olan Kuzey Anadolu Fay Zonu ve Doğu Anadolu Fay Zonu Karlıova civarında kesişmekte ve Erzurum ili literatürde Karlıova kesişimi olarak tanımlanan bu alana kuş uçuşu yaklaşık 80 km’dir. Bu iki fay hattının yanı sıra Erzurum ve civarında Erzurum-Dumlu Fay Zonu, Palandöken Fay Zonu (PFZ), Başköy-Kandilli Fay Zonu (BKFZ), Aşkale Fay Zonu ve Horasan-Narman Fay Zonu bulunmaktadır. Erzurum ilinin tarihsel depremleri (1900 yılı öncesi) incelendiğinde yıkıcı depremlerin yaşandığı rapor edilmiştir. Aletsel dönemde de 1901 Pasinler, 1906 Oltu, 1924 Köprüköy-Pasinler, 1983 Horasan ve 2004 Aşkale depremleri Erzurum ilinde hasar yapıcı başlıca depremlerdir.”
DEPREMİN BİR GÜN BİZLERİ DE BULACAK
Yer altı su seviyesinin yüksek olduğu yerlerden ziyade su seviyesinin daha aşağıda olduğu sağlam zeminlerin tercih edilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Erdem Bayrak, sağlam evlerde de sabitlenmesi gereken eşyaların ivedilikle sabitlenmesini tavsiye etti.
Bayrak, “T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2019 yılında Türkiye Deprem Tehlike Haritası güncellenmiş ve Erzurum ili merkezinde beklenen ivme değerlerinin yüksek olduğu bir bölgedir. Depremlerin yapılara etkisinde zemin çok büyük bir önem arz etmektedir. Özellikle zayıf zemin diye tabir edilen alanlarda deprem dalgaları “zemin büyütmesi” etkisine maruz kalmakta ve depremin etkisi kat ve kat artmaktadır. Bu nedenle deprem zararlarının azaltılmasındaki önemli aşamalardan bir tanesi sağlam zeminlere yerleşim olmalıdır. Özellikle yeni imara açılacak alanlarda ova ve sulak alanlardan yani yer altı su seviyesinin yüzeye yakın olduğu alanlardan ziyade daha sağlam zeminler tercih edilmelidir. Depremin bir gün bizleri de bulacağını unutmamamız gerekiyor. Özellikle yapılarımızın sağlam zeminde ve uygun yapı teknikleri kullanarak yapılması önem arz etmektedir. Burada vatandaşlarımıza düşen sorumluluklardan bir tanesi depreme dayanıklı binalarda oturmaları konusunda hassas davranmaları olacaktır. Ayrıca evlerimizde bulunan gardırop, yüklük ve vestiyer gibi deprem anında devrilmesi muhtemel eşyaların sabitlenmesi de deprem anında ve sonrasında güvenliğimiz için önemlidir. Son olarak, ülkemizin bir deprem bölgesi olduğu gerçeğini bilerek yapılaşmada gerekli tedbirlerin alınması ile depreme karşı daha güvenli bir yaşam alanı oluşturulması bilincine kavuşmamız gerekmektedir.”