www.erzurumgunebakis.com / Muhammet YILMAZ
2025 yılında dijital teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte sanal kumar alışkanlığı da tehlikeli boyutlara ulaştı. Uzmanlar, özellikle 15-19 yaş arası gençlerin bu alışkanlığa yönelmesinden endişe duyuyor.
Genç Yaşta Büyük Risk: Kumar Yaşı 15'e Kadar Düştü
Yapılan son araştırmalar, sanal kumar platformlarını kullanan bireylerin yaş ortalamasının hızla düştüğünü gösteriyor. 15-19 yaş arası gençler, artık sadece oyun oynamıyor; para karşılığı bahis ve sanal şans oyunlarına yöneliyor. Bu durum hem psikolojik hem de sosyal açıdan ciddi tehditler barındırıyor.
Kumar alışkanlığı artık bir tık uzağımızda. Mobil uygulamalar ve VPN destekli erişim yolları sayesinde gençler, ailelerinden gizli şekilde sanal kumar sitelerine bağlanabiliyor. Özellikle sosyal medya üzerinden yayılan “kazandıran linkler” ve “gizli gruplar”, bu alışkanlığın daha da yayılmasına neden oluyor.
Uzmanlar Uyarıyor: Bağımlılık Sessizce Büyüyor
Psikiyatristler ve bağımlılık uzmanları, sanal kumarın tıpkı madde bağımlılığı gibi beyin kimyasını etkileyebileceğini vurguluyor. Erken yaşta başlayan kumar alışkanlığı, ilerleyen yıllarda depresyon, kaygı bozuklukları, borçlanma ve okul başarısızlığı gibi sorunlara yol açabiliyor.
Aileler ve Okullar İçin Uyarı Zamanı
Uzmanlar, çocukları sanal kumar tehlikesinden korumak için ailelerin dijital denetim araçlarını etkin kullanmaları gerektiğini söylüyor. Ayrıca okullarda bu konuda bilinçlendirici eğitimlerin verilmesi gerektiği de sıkça dile getiriliyor. Teknolojiyle büyüyen yeni nesil için dijital okuryazarlık artık bir lüks değil, zorunluluk.
Yasal Düzenlemeler Gündemde
Artan endişeler nedeniyle hükümet, sanal kumara karşı daha sert düzenlemeler üzerinde çalışıyor. Reşit olmayan bireylerin erişimini engelleyecek yeni filtre sistemleri ve para akışını takip edecek dijital izleme mekanizmaları, 2025 sonuna kadar hayata geçirilmeye hazırlanıyor.
Sanal kumar, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Uzmanlar, medya, aile, okul ve yasa koyucuların ortak hareket etmesi gerektiğini vurguluyor. Aksi halde bu dijital salgın, yeni neslin ruh sağlığı ve geleceği üzerinde derin izler bırakabilir.
