1968 Kandilli Ortaokulunda öğrenciyim.. Mayıs ayı başlangıcında beden eğitim öğretmenlerimiz okulu 6. Zırhlı Tugay'ın tören sahasına götürür, kum, çakıl, yağmur, çamur demeden 19 Mayıs törenleri için çalıştırır ve hazırlıklara son hızla devam ederdik.
Neşeliydik. Sevinçliydik. Dört duvar arasından çıkıp gökyüzüyle buluşmanın sevincini yüreklerimizde hissederdik.
Çalışmalar meyvesini verir, hazırlıklar biter, tören günümüze erişirdik. Sabahın erken saatlerde köyden okula, okuldan yürüyüş koluyla tören sahasına gider, İstiklal Marşı'nın okunmasından sonra sırayla sahaya dağılır, hazırladığımız gösterilerisergilerdik..
İçimiz sevinçle dolarken askeri birliklerin gösterilerini seyre dalmak muhteşem olurdu. Saatler süren tören sonucunda okul paydos olur, köye giderken gördüklerimizin kritiğini çocuk aklımızla yapar sevinç duyardık.
Lise yıllarımda Aşkale'de törenlerin içinde yerimizi alır, toplu gösteriler, atletizm yarışmaları, bayrak koşuları 4. Zırhlı Tugayın sahasında yapılır, çalışmalar çok renkli gösterilere sahne olurdu.
Sonraki yıllar çocuklar zevkle törenlere iştirak eder gençliğin bayramını kutlar, yarınlar için ümit ışığı saçarlardı...
2005 yılından sonra o disiplinli, güzel gösteriler, günün şartlarına göre daha güzel hale getirilmek yerine ağır ağır yapılmamaya, sulandırılmaya başladı. Artık gençlik 23 Nisan'ı, 19 Mayıs'ı kutlamaz hale getirildi. Eski ihtişam yerini demeçlere bıraktı. Gençlik, bayram artık kimsenin umurunda değildi.
Bu nedenle eğrisiyle, doğrusuyla yaşı 50'nin üzerinde olanlar o günleri hatıralarında, hayallerinde yaşatıyor ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında yok edilmeye, boğulmaya çalışılan bir milletin diriliş hikâyesini okumaktan, anlamaktan, idrak etmekten uzaklaşmayı seyredip, yüreklerinde acı ve hüznü yaşıyorlar.
Sonuçta şahsi düşüncem vicdanım bunun böyle olmamasını yüreğime fısıldarken VEFA duygusunun en değerli şey olduğunu hatırlatıyordu.
