Sürekli yazılarımızda da dile getirdiğimiz üzere 2025 yılı Erzurum için farklı bir anlam taşıyor. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ülkeleri arasında başlatılan turizm faaliyetleri kapsamında “Turizm Başkenti” organizasyonları her sene bir ülkede gerçekleştirilecekti. Oluşturulan takvimde Türkiye için 2025 yılı belirlenmişti. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bu faaliyetler için başkentlik yapacak şehir olarak Erzurum’u uygun gördü. Bu gelişme halkımızla paylaşıldı ve mutluluğunu yaşamaya fırsat bulamadan Kahramanmaraş’ta yaşadığımız deprem felaketi gündemimizi meşgul etti. Depremin yaralarını sarmaya başlayıp normalleşme sürecine girince “Turizm Başkenti” olduğumuz konusuna geri döndük ve bu doğrultuda çalışmalara başladık.
Turizm Başkenti ile ilgili çeşitli toplantılar yapıldı, girişimlerde bulunuldu hatta bu faaliyetleri organize edebilmesi için bir koordinatör bile atandı. Bizler de bir taraftan fikirler, bir taraftan projeler üretmeye başladık; televizyon programları yapıp gazete yazıları yazdık.
Yaptığımız programlarda sorduğumuz ilk sorulardan biri şu oldu: Turizmde çok iyi durumda olan şehirler dururken Turizm Başkenti olarak neden Erzurum seçildi? Erzurum’u ön plana çıkaran neydi?
Aldığımız cevaplar hemen hemen aynıydı:
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Bakan’ımız Erzurum’u çok sevdikleri için Erzurum’u teklif ettiler. Erzurum aynı zamanda kış turizminin en önemli noktalarından biri. Erzurum’da hem kültürel hem de coğrafi birçok güzellik var. Bu yüzden Erzurum seçildi.
Size bu açıklama gerçekçi geliyor mu? Bana gelmiyor. O zaman ben size neden Erzurum’un seçildiğini anlatayım.
Öncelikle bu kararın alınışının, “bir çay toplantısında bir sonraki semaveri kimin yakacağı belli olduktan sonra ev sahipliği yapacak kişinin hangi bahçesinde yakacağını o an söylemesi” gibi spontane gerçekleşen bir olay olmadığını bilmemiz gerekiyor. Ülke yetkilileri devleti rastgele yönetmezler, planlarını daha önceden yapıp neden, nasıl, ne zaman, nerede, ne, kim sorularının cevaplarını daha birçok soruyla zenginleştirerek yol alırlar. Dolayısıyla kararın alınmasından önce üzerinde çalışılarak gidilip orada bilinçli olarak görüşün belirtildiği aşikâr. Yani duygusal ilişkilerle alakalı bir durum değil, stratejik planlarla verilmiş bir karar.
Bu kararın alınmasında ne gibi öncelikler etkili olmuş olabilir, bunu göz önünde bulundurursak aklıma şu ihtimaller geliyor:
Karar alındığında 2022 yılının sonlarıydı, 2023 yılında bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2024 yılında da bir yerel yönetimler seçimi vardı. AKPARTİ yaşamakta olduğu ekonomik krizi göz önünde bulundurmalıydı. Bu seçimleri kaybetmesi halinde karşı tarafa güçlü bir koz vermemeliydi, en önemlisi bu organizasyonu yapacağı şehri kaybetmemeliydi. Elindeki büyükşehirlere baktı ve belediye seçimlerinde rizikolu illeri ve kaybettiği illeri listeye yazdı.
Gelecek ülkeleri, onların kültür ve turizm potansiyellerini, onların coğrafyalarını da bir başka yere yazdı. Eşleştirmeyi bu riskler eşliğinde yaptı.
Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Muğla, Adana, Mersin olmazdı. Çünkü bu belediyeler CHP’deydi. Bir sonraki seçimde ne olacağı da belli değildi. Zaten turizm konusunda yönünü Batı’ya dönmüş şehirlerdi bunlar. Doğu kültürünün hâkim olduğu EİT ülkelerini bu bölgeye sokmak gereksiz olurdu. Bu anlamda en iyi seçenek Doğu’daki illeri değerlendirmekti. Burada da akla Erzurum, Van, Gaziantep, Diyarbakır, Malatya, Mardin, Kahramanmaraş, Şanlıurfa gibi seçenekler geliyordu. Bu illerden Diyarbakır, Mardin ve Van HDP’nin güçlü olduğu illerdi. Bunlar en baştan silindi. Diğer iller de turizm anlamında az çok kendini kurtaran şehirlerdi. Aynı zamanda bu şehirler, Suriyeliler başta olmak üzere zaten göçmenlerle dolup taşıyordu. Bu organizasyonu en rahat ve en kolay atlatacakları şehirler Van ve Erzurum’du. Van, Erzurum’a göre turizm konusunda ve coğrafi konum olarak daha avantajlıydı ancak belediye, zaten kayyumdu ve 2024 seçimini kaybetme ihtimali yüksekti. Bu yüzden garanti görünen Erzurum’a rota çevrildi. Erzurum halkı zaten kimseden bir şey istemez, ne verilirse öpüp başına koyardı. Bu yüzden Erzurum diğerlerinin önüne geçti. 2011 ve 2017 yıllarında yapılan organizasyonlar bir sürü eksiğe rağmen büyük bir başarı olarak kabul edilmiş, halkın uysallığı test edilip onaylanmıştı.
Bir başka sebep de Erzurum’un turizm konusunda da bir parça hareketlenmeye başlamış olmasıydı. Acemiliklerin atılması ve potansiyelin kullanılmaya başlanması konusunda Erzurum için bu çalışma bir antrenman maçı olabilirdi. Şehirde bir hareketlilik sağlanarak halkın eksiklerini görmesi ve gidermesi için fırsat olabilirdi. Kış turizmi açısından ülkenin en önemli merkezlerinden biri olan Erzurum, diğer turizm alanlarında da kendini geliştirebilirdi. Ayrıca gelecek olan ülkelerin çoğunun Türk cumhuriyetleri olduğu ve Erzurum halkının bu ülkelere bakışı göz önünde bulunduruldu. Bana göre bu kararın alınmasında en başta bunlar belirleyici oldu.
Bugün itibariyle seçimler yapılmış, sonuçlar belli olmuştu. Bütün bu stratejilerin eksiksiz tuttuğunu gördük. Sıra geldi yapılacak olan çalışmalara. Önümüzdeki hafta da ödeneksiz projeleri anlatacağım sizlere.