Serhat Ay

Tarih: 15.07.2024 13:26

ADİL YARGILANMA HAKKININ ÖNEMİ

Facebook Twitter Linked-in

Hukuk, toplum düzenini sağlamak amacıyla uyulması devlet zoruyla güvence altına alınan kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Bu şekilde hukuk kurallarının toplum içerisinde çeşitli temellere dayandırılmış diğer kurallarından ayrıldığını görüyoruz. Zira hukuk kurallarının uygulama yönünden devlet zoruna bağlanmış olması bu kuralların uyulması noktasında kişilere zor kullanma yetkisini de yine devlete kendi bünyesinde toplamıştır. Bu yönüyle de diğer kurallar sisteminden ayrıştığını söyleyebiliriz. 

Hukuk kuralları insanların var olduğu ilk günden bu yana kadar geçirmiş olduğu değişim; insanlar ve devletlerarasında ki derinleşen ve gelişen ilişkilerden ileri gelmektedir. Bu bağlamda eski çağlardan beri süre gelen ticari ve sosyal ilişkilerin hakça sağlanması amacıyla var olan ve sözlü veya yazılı olarak hayatımızda yer almış bu normlar bütününün bizler için sürekli önemini diri tuttuğu yadsınamaz bir gerçektir. 

Öyle ki hukuk kuralları sayesinde insanların yaşama, özgürlük ve mülkiyet gibi temel ve doğal hakların yanı sıra, adaletin toplum içerisinde yaşayan herkese uygulanmasını sağlamak hukukun en temel amaçlarını ortaya koymaktadır. Hukuk kuralları, kimi zaman ticari ve ekonomik kuralları belirlemek kimi zaman suç ve ceza dengesini gözetmek ve sosyal düzeni korumanın yanında bireylerin hareket kabiliyetini de doğrudan etkilemek veya sınırlamak gibi yaptırımlara sahip olmuştur. Tam da burada ortaya çıkan denge problemini ise adalet terazisi ile sağlamak gerekli olmuştur. 

 Mahkemeler tarafından yapılan yargılama neticesinde yukarıda bahsettiğimiz adalet terazisinin ince ve hassas dengesini sağlarken uyması gereken kuralların da adil olması ise bir gerekliliktir. Zira adalet mekanizmasının çarklarının ölçü ve şekillerini içeren kullanım kılavuzu şeklinde ifade edebileceğimiz yasalar da adil yöntemler içermelidir. Zira pozitif hukuk taraftarlarına göre adalet, hali hazırdaki mevcut hukuki sistem ile değerlendirilir. Dolayısıyla adaletin gerçekleştirilmesi hukukun en iyi şekilde uygulanmasıyla mümkün hale gelir. Yani mevcut hukuki sistemin gerektiği gibi uygulanması, adaletin sağlanması anlamına gelir. Tam da burada sürecin adil olarak ilerletilmesi gerektiğini ve sonucunda bu vesile ile doğru olarak ortaya çıkarılması sağlanmış olacağı belirtilmeye çalışılmıştır. Zira bireyin ve genel olarak toplumun adil bir yargılama neticesinde tatmin olması hedefi bu sayede gerçekleşmiş olacaktır. Bu durumu ifade eden kavram ise Adil Yargılanma Hakkıdır. 

Adil yargılanma hakkı kişinin hukukun ve hakkaniyetin gerektirdiği şekilde yargılanmasını ve haklı olanın hakkının teslim edilesi, suçlunun hakkettiği cezadan fazlasına veya azına hükmedilmemesini ifade eder. Bu doğrultuda yapılan hukuki çalışmalar ile bu hakkın güvence altına alınması amaçlanmıştır. Gerek ulusal gerekse uluslararası boyutta yapılan anlaşmalar veya yasma faaliyeti neticesinde ortaya çıkarılan mevzuat faaliyetleri ile birlikte bu konuda günümüzde çeşitli düzenlemeler mevcuttur. Zira Anayasamızın 36. Maddesinde herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.

Bunlardan en önemli düzenlemelerden biri ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir. Bu sözleşmeyle birlikte uluslararası boyutta insan haklarının özelde ise adil yargılanma hakkının güvence altına alındığını görüyoruz. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —