21. yüzyılın belki de en ilginç dönüşümlerinden biri, “başarı” dediğimiz kavramın sessiz sedasız kabuk değiştirmesi oldu.Bir zamanlar başarı, uzun vadeli emekle, alın teriyle, sabırla, kalıcılıkla ölçülürdü.Şimdi ise başarı; gösteriş, görünürlük, hızlı yükseliş ve daha da hızlı tükenişle tanımlanıyor. Eskiden sabır bir erdemdi, şimdi sabırsızlık bir strateji gibi sunuluyor.
Bugünün insanı için başarı çoğu zaman bir varış değil, bir gösteri.Bir sahne.Hatta çoğu zaman bir dekor.
Bu yüzden de artık iki farklı başarı modeli var:
Gösterişli başarı ve gerçek başarı.
Ve ikisi birbirine o kadar karıştırılıyor ki, artık hangisi hangisi biz bile şaşırıyoruz
Gösterişli başarı, hızla tüketilen bir parıltı gibidir. Üzerinde sahici bir emek olup olmadığını anlamak için uzun uzun bakmanız gerekir. Çoğu zaman baktıkça dağılan bir ışıltıdır bu.Her şey dış görünüşte özetlenir, içi hiç konuşulmaz.
Bugün sosyal medyada “başarılı” olarak sunulan çoğu insanın ortak noktası, yaptıkları değil;nasıl göründükleridir.
Bir kariyer üzerine konuşmak yerine, bir işin perde arkasındaki emeği anlatmak yerine;masanın üstündeki kahve,bilgisayarın yanındaki defter ve profil fotoğrafındaki ışık ayarı konuşuluyor.
Sanki başarı değil,başarılı görünmenin kendisi bir uzmanlık alanına dönüştü.
Gösterişli başarının üç temel besin kaynağı var:
Algı yönetimi: Ne yaptığından çok, nasıl sunulduğu önemli.
Anlık tebrikler: Emekli, sabit bir tebrik değil, geçici bir alkış kültürü.
Taklit edilebilirlik: En çok görünen, en çok kopyalanan oluyor.
Ama ne ilginçtir ki, gösterişli başarı çoğu zaman kırılgan bir yapıya sahiptir.Çünkü kalabalıklar alkışı kestiğinde geriye çoğu zaman koca bir boşluk kalır.
Gerçek başarı ise görünmek istemez.Kendisini süslemek gibi bir kaygısı yoktur.En büyük gücü, içsel tutarlılığıdır.Bir insanın başarısının temeli emekle atılmışsa; o başarı dışarıdan ne denirse densin, kolay kolay yıkılmaz.
Gerçek başarı:
Görünmekten çok iz bırakmayı önemser,
“Anında sonuç” değil,kalıcı etkiyihedefler,
Dışarıya değil,kendi özüne hesap verir.
Mesela eskiden insanların uzmanlığı;okuyarak, çalışarak,hata yaparak, yıllarını vererek gelişirdi. Bugün ise herkes bir anda uzman;bir videodan sonra “eğitmen”,iki paylaşım sonra “mentor”,üç tavsiye sonra “gelişim koçu”.
Oysa gerçek başarı, sahada yıllarını veren, çamura bulanmış, yeri geldiğinde başarısız olmayı göze almış insanların sessiz bir birikimidir.
Bugün hâlâ toplumun çekirdeğini ayakta tutanlar, bunlardır.
Türkiye’de son 20 yılda başarı algımızın değişmesinin en büyük nedeni, hız kültürü.
Her şey hızlandı:Para kazanma arzusu, yükselme isteği, popüler olma ihtiyacı.
Eskiden bir meslekte ustalaşmak için çıraklıktan geçmek şarttı.Şimdi çıraklık utanç gibi görülüyor.Herkes bir anda ustaymış gibi davranmak istiyor.
Özellikle gençlerde başarı baskısı artık bir “kimlik sınavına” dönüşmüş durumda.
Gençler, “Başarılı ol ama hem de hemen ol” baskısı altında yoruluyor.
Çünkü gerçek başarı yavaş ilerler, gösterişli başarı ise hızlı görünür.
Bu çelişki gençleri ikiye bölüyor:
Gerçek emek vermek isteyen ama sabırsızlık girdabında kaybolanlar,
Hiç emek vermeden görünürlükle başarı elde etmeye çalışanlar
İkisi de aslında bir arayışın içinde.
Bunun sosyolojik ve psikolojik birçok nedeni var:
İnsanlar eskiden aile, çevre ve iş yerinde onaylanırdı.
Şimdi herkes “onay”ı ekranlardan bekliyor.
Süreç önemini kaybetti.
“Kaç yılda öğrendin?” sorusu değil,
“Kaç takipçin var?” sorusu değer görüyor.
İnsanlar başarılarını artık başkalarının başarısızlığı yoluyla ölçüyor.
Bu da gerçek başarıyı gölgede bırakıyor.
Gerçek Başarıyı Nasıl Koruruz?
Gerçek başarıyı yeniden değerli kılmak için toplumsal olarak üç şeye ihtiyacımız var:
Sabır kültürünü geri kazanmak.
Sabırsız toplum, çabuk vazgeçen toplumdur.
Oysa kalıcı başarı sabırla olur.
Emek görünürlüğünü artırmak.
Sonuç değil, süreç konuşulmalı.
Bir işin nasıl öğrenildiği, nasıl geliştirildiği anlatılmalı.
Gösterişli olanı ödüllendirmekten vazgeçmek.
Hak etmeyene alkış, hak edene gölge düşürür.
Gerçekten üreten, gerçekten emek veren desteklenmeli
Başarıyı Yeniden Tanımlamak Şart.
Artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki; parlak olan her şey değerli değil, gösterişli olan her şey başarılı değil, görünür olan her şey gerçek değil.
Belki de sorun başarıda değil; onu tanımlarken kullandığımız ölçütlerde.
Gösterişli başarı göz kamaştırır,
Gerçek başarı ise iz bırakır.
İkisi arasında tercih yapmak ise her bireyin kendi karakter sınavıdır.
Sen nasıl bir başarı istiyorsun?
Parlayan mı, yoksa dayanıklı olan mı?
