Ömer KOZ


Bu Hâlimiz Ne Böyle!

Bu Hâlimiz Ne Böyle!


Saygı kalmadı mı? 

Sevgi ve dayanışma nerede? 

İnsanlık nasıl bir imtihandan geçiyor? 

Sosyal medyada daha fazla etkileşim uğruna yapılan ahlaksız paylaşımlar, örfümüze ve geleneklerimize başkaldırır tarzda kendini yenileyen yüz binlerce arsız içerik... 

Eskilerden kalma bir söz vardı:

“Küçük büyük kalktı. “

Sevgi ve saygı anlamında kullanılan bu özlü söz ne kadar da anlamlı ve derin. 

Bir yozlaşma ve kültürsüzleşme çabası içinde her gün dönüp duruyoruz. 

Bir Z kuşağı, bir X kuşağı veya Y kuşağı yalanına kendimizi kaptırdık ve son sürat bu yalana sahip çıkarak koşuyoruz. 

Nedir bu kuşak? Nedir bu X, Y, Z veya başka bir harf kuşağı?

Aynı kültür içinde harmanlanmış bir medeniyetin evlatları olarak anlamsız bir cereyanın çağlayanında birden çok değerimizi kaybederek kaybetmeye sürükleniyoruz. 

Emek göstermeden, çalışmadan istenilen bir zenginlik, çeşitli yollarla aniden zengin olma isteği ve sonrasında batışlar, tükenişler... 

Aile hayatlarının dağılması. Ailede sevgi, saygı ve muhabbetin azalması. Ebeveynlerin çocuklarından bihaber oluşu, çocukların ebeveynlerine isyan edişi ve başkaldırışı. Çocuğuna bir gün bile sevgi ve muhabbet göstermemiş bir anne ya da babanın sonrasında çocuğunun diğer insanları seven ve diğer insanlara saygı duyan bir birey olarak yetişmesini ve öyle davranmasını beklemesi. Ne kadar uzak ve olmaz bir durum. 

Trafikte sırf bir korna çaldın, önündeki araca hareket et diye selektör ile uyardığın durumda bile başına neyin geleceğini bilemeden yaşamak. Ya da biriyle es kaza göz göze geldiğinde “ne bakıyorsun? “ şeklinde anlamsız tepkilerle başlayan kavgalar, belki kavga sonrası maalesef ölümler. 

Kısacası toplumsal cinnet, toplumsal akıldan uzaklaşma ve sağlıklı düşünememe hâli. 

Kimse karşısındaki insana artık değer vermiyor. 

Herkes kendi benliğini diğer herkesten üstün gören bir filozof duruşu içinde. 

Sosyal medyada birkaç satır bilgi okuyan herkes o alanın en iyisi. Tıpla ilgili okunmuşsa en iyi doktor, hukukla ilgili ise en iyi hukukçu, herkes öğretmen, herkes hemşire, herkes mühendis. Sözün özü bilen de konuşuyor, bilmeyen de. Ne yazık ki bilenler daha az konuşuyor! 

Çok çirkin bir durum da şu:

Sosyal medya ortamlarında yapılan seviyeli ve düzgün bir paylaşımın altında sahte kimlik, sahte hesaplarla hakaret, küfür ve ağza alınmayacak sözlerle sataşmalar... Yorumun kime ait olduğu gerçekte bilinmeyen beylik laflar, arsızca ifadeler. 

Taraftar kavgalarının haddi ve hesabı yok, kantarın topuzunu çoktan kaçırdık. İki farklı takım taraftarı birbiriyle sokağın bir yerinde karşılaştığında birbirlerini yaralayıp hatta birbirlerinin canlarına kast etme derecesinde hasımlık içinde. Bunu akılla ve mantıkla nasıl izah edebiliriz? 

Okuma noktasında oldukça gerideyiz. 

Kitap, gazete, dergi gibi ürünleri maalesef okumuyoruz. 

Okumuyoruz ancak her şey hakkında bilgi sahibiyiz! 

Kimsenin görüşünü, fikrini önemsemiyoruz. Hep benim fikrim değerlidir, diyoruz. Kimse benden daha iyi, daha güzel, daha değerli düşünemez inancı içindeyiz. 

Okumadıkça zihinlerimiz pas tutuyor, pas tutan zihinlerimiz bizleri iyice düşüncelerimizin içinde tutsak kılıyor. 

Bir insanın kendini geliştirmesi, kendine yeni dünya görüşleri katması gerekmez mi? 

Biz de gerekmiyor, biz her şeyi en iyi biliyoruz! 

Hep birlikte değerlerimize dönmek, kültürümüze sahip çıkmak, bizi biz yapan unsurlarımıza ulaşmak için bir an önce toparlanmak gerekiyor. 

Sevgiyi ve saygıyı tekrardan benliğimize işlemek, toplumsal cinnet ve akıl sağlığından uzaklaşma halini bir an önce geride bırakmak için hep birlikte ne yapılması gerekiyorsa bir an önce yapmalıyız. 

Ülkece sevgi, saygı, kültür ve geleneğimize bağlı olduğumuz en güzel günler dileğimizle...