Ömer KOZ


Erzurum Efsaneleri'nden: “KARANLIK KÜMBET EFSANESİ”

Erzurum Efsaneleri'nden: “KARANLIK KÜMBET EFSANESİ”


KARANLIK KÜMBET-1

Karanlık Kümbet, Gölbaşı semtinde, Dervişağa Mahallesi’ndedir. Bilindiği kadarıyla kümbette iki mezar bulunmaktadır. Kümbette yer alan asıl mezarın burada yapılan bir meydan savaşında ölen bir şehide ait olduğu, ikinci mezarın da onun türbedarına ait olduğu söylenmektedir.

Bilge Seyidoğlu’nun kaydetmiş olduğu efsaneye göre; Habib Baba bu kümbetin yanından geçerken ellerini bağlayıp boynunu büküp utanırmış. Kendisine bunun nedeni sorulunca da : “… Bu şehit sahabelerle oturur, onlarla hasbihal eder, ben bunların arasında ar duyarım, utanırım.” diye cevap verirmiş.

Bugün için süregelen geleneğe göre; bir dileği olanlar, özellikle de çocuğu olmayan kadınlar bu türbeyi ziyaret eder, burada kurban keserler ve mevlit okurlar.

KARANLIK KÜMBET-2

Aktarılan bir başka efsaneye göre, Karanlık Kümbet’in hocası bir gün ölür, defnedilir, lâkin kendisini ziyarete gelen talebelerine selam vererek onları içeri alır ve ilim tahsil etmeye devam ederler. Böylece Karanlık Kümbet’in içinde bir buçuk asır kalırlar, orada hocaya talebelik ederler. Nihayet bir gün hocadan izin alıp gitmek isterler. Talebelerinin bu halini gören hoca, aslında onların nasıl olsa geri döneceklerini bilse de isteklerini kırmaz ve sağ oldukları için gitmelerine izin verir.

Dışarıya çıkan talebeler bir süre sonra acıkıp ekmek aramaya başlarlar. Böylece dolaşa geze hangi fırına gitseler ekmek alamazlar. Ellerindeki paranın bir buçuk asırlık para olduğunu anlayın fırıncılar onlara ekmek vermemiştir çünkü. Bu halde kümbetin içinde aslında neyi yaşadıklarını öğrenen talebeler de böylece tekrar kümbete geri dönerler. 

 

HUMA KUŞU EFSANESİ VE HUMA KUŞU TÜRKÜSÜNÜN HİKÂYESİ

Rivayete göre; Kıpçak çöllerinde, Çin’de ve Hindistan’da yaşayan mitolojik efsanevi bir kuştur Huma Kuşu. Kelime kökeni olarak Umay kuşu- Cennet kuşu anlamına gelir. Ön Asya mitolojisine göre Hüma Kuşu cennette oturur, zaman zaman uçarak yedi kat göklerde ve burçlar arasında dolaşır hatta Allah’a kadar gidip geldiğine bile inanılır.

Türk kültüründe “Zümrüdü anka”, “Huma” yahut “Umay” olarak adlandırılan ve olağanüstü nitelikler gösteren bir ulu kuştur Huma Kuşu.

Bahse konu Erzurum yöresine ait bu türkümüz, Türk aleminde böylesine değer verilen Huma Kuşu’ndan söz edişi dolayısıyla Erzurum için başat kültürel, folklorik değerlerden sayılmakta, bir türkü olarak da somut olmayan kültürel mirasımız için önemli bir örneklik teşkil etmektedir. 

Seferberlik yıllarıdır. Erzurum’un Ilıca nahiyesine bağlı Tikkir –Çiğdemli- köyünde yaşayan Mustafa ve Gülbahar’ın dillere destan aşkları neredeyse Erzurum bir yana Doğu Anadolu’ya bile yayılmıştır. Bu saf ve temiz aşk sonunda evlilikle mutlu sona ulaşmış ama Mustafa seferberlik dolayısıyla askere alınmıştır.

Oldukça uzun bir zamana yayılan Mustafa’nın askerliği Gülbahar’ın hasretini her geçen gün dayanılmaz hale getirmekte ve genç kadın her sabah bahçeye çıkarak Mustafa’nın yolunu beklemektedir. Heyhat ki Mustafa gelmediği gibi, ondan en küçük bir haber bile alınamamaktadır.

 

Bu hal içinde Mustafa’dan yıllarca haber gelmemiş, Mustafa’nın babası, annesi ve karısı Gülbahar bütün umutlarını kesmişlerdir.

Nihayet gerek oğlundan haber alınamayışına ve gerekse gelininin bu ciğer yakan hasretine dayanamayan Mustafa’nın babası, Gülbahar’ın neredeyse kuşlardan haber soran çaresiz hali karşısında yana yana bu türküyü söylemiş, bu ağıdı yakmıştır.

Türküde geçen Huma kuşu yöremizde de cennet kuşu olarak da adlandırılmış, çok yükseklerden ve günlerce uçuşu dolayısıyla da bir haberci kuş olarak nitelendirilmiştir.

Bahse konu türkü Fazlı FİDAN tarafından 15.12.1967 yılında derlenmiş ve Hulusi SEVEN tarafından notaya alınarak söylenmiştir.

Kaynakça: ( Erzurum İl Kültür Turizm Müdürlüğü – Kültür Şube Müdürlüğü)