Abdurrahman ZEYNAL

Tarih: 24.09.2024 17:30

ERZURUM ULU CAMİ

Facebook Twitter Linked-in

İslam’ın ilk döneminde kurulan mescitler müminlerin toplandığı, dini bilgilerini öğrendiği, ibadetlerini yaptıkları yerlerdi. Zamanla nüfus artınca mescit geleneği gelişerek değişerek camilere dönüştü.
Mescit, Medrese ve camiler bir toplumun bir milletin manevi tapularıdır. Dolayısıyla tapular korunmalı, geliştirilmeli ve gelecek kuşaklara manevi miras olarak devredilmelidir.
1048 yılında İbrahim Yınal komutasındaki Büyük Selçuklu ordusu Pasinlerde Bizans ordusunu yenince Erzurum ovaları Türklere açılmış, kısa süre sonra Erzurum kalesi düşerek Anadolu’da “Saltuklu beyliğinin” kurulmasına ve Saltuklulara başkenti olmayı hak etmişti.
Saltukoğulları “Erzurum’da Tepsi Minareyi, Kale Mescidini, Ulucami ve Emir Saltuk kümbetini” yaparak günümüze ulaşmasını sağlamışlardır.
Ulu Cami Saltukoğulları tarafından Anadolu’da inşa edilen en büyük camidir. Saltuklu emiri “Ebü’l-Feth Muhammed” tarafından miladi 1178-79 (Hicri 575) yılında yaptırılmıştır. Saltukluların Atabey isminden dolayı bu camiye “Atabey Camisi” de denmiştir.
Evliya Çelebinin verdiği bilgiye göre 200 ağaç direkli, üzerlerine ağaçlardan örtülmüş toprak damlı bir yapıdır. Boyutları 61x41.70 metre kadardır. En az 5000 cemaat aynı anda namaz kılacak büyüklüktedir. Tarihi süreç içinde cami 1960 yılına kadar beş defa onarım geçirmiştir.
Caminin ilk yapımındaki mihrap duvarı önü hafif sivri kemerler üzerinde oturan büyük pandetif bir kubbe ile örtülmüştür. “Kırlangıç Kubbe” denilen, bindirme şeklinde inşa edilmiş bu kubbenin ilk orijinal kubbe olduğu tahmin edilmektedir. Camini sağ tarafında tuğladan yuvarlak gövdeli tek minaresi bulunmaktadır. Minareye cami içinden çıkılmaktadır. 28 pencere ile aydınlatılan caminin ikinci penceresinin üzerinde 1826 yılında yapılan onarımla ilgili kitabe bulunmaktadır.
Caminin doğu tarafındaki birinci kapıdan içeri girilince sağ tarafta merdivenlerle çıkılan küçük bir oda bulunmaktadır. Bu oda Ramazanın sonlarına doğru itikâfa giren müminlerin temel ihtiyaçları dışında dışarı çıkmadığı bir yerdi.
Ulu Caminin bugünkü hale gelmesi 1957-1976 yılları arasında gerçekleşmiştir. Sadece mihrabın sağ ve solundaki ve karşılarındaki fil ayaklar orijinal olup 28 penceresi vardır. Bunlar doğu tarafında 6, kuzey tarafında 6, batı tarafında beş ve güney tarafında 11 pencere ile aydınlatılmaktadır. Yapının üst örtüsü mihrap duvarına dikey olarak inşa edilmiştir. Doğu duvarlarıyla bitişik olmak kaydıyla toplam 49 fil ayağı mevcuttur. Bugünkü fil ayakları en son restorasyonda yeniden inşa edilmiş bulunmaktadır.
Halen doğu tarafındaki birinci kapı girişinin üzerinde olmak üzere diğeri Kıble duvarında ve batı tarafında pencere hizasında olmak üzere iki adet kitabe bulunmaktadır.
Anadolu’nun en büyük camilerinden biri olan Ulu Cami tarih boyunca pek çok onarıma uğramış, Kanuni Sultan Süleyman zamanında vakfiyesi yazılmış, ihya ve tamir edilmiş, içine sergiler serilmiş, bu sergiler 1883 yılına kadar kullanılmıştır.
IV. Murat döneminde Erzurum valisi Hüseyin Paşa 1639, II. Mahmut döneminde Ali Efendi tarafından 1826 yılında onarılmıştır. Bunu 1858 ve 1860 yılında yapılan onarımlar izlemiştir. 1859 depreminde pek çok cami medrese depremden etkilenmiş, hasara uğramış, Ulu Camide hasara uğrayanlar arasında yer almıştır. Sultan Abdülmecit döneminde yapılan onarımın kitabesi bulunmaktadır.
Birinci Dünya Savaşından önce Ulu Cami Osmanlı Ordusunun erzak ve cephane deposu olarak kullanıldı. Ruslar 1916 yılında şehri işgal edince depo olarak kullanmayı sürdürürdü. 1917-1918 yılları arasında Ermeni Çeteleri de depo olarak kullandılar. 
Zamanla tavanı ve duvarlarında çökmeler oluştu. Yapılan kurtarma çalışmaları sonuç vermeyince en büyük onarım 1957- 1976 yılları arasında geçirerek bu günkü halini aldı. Doğudaki birinci kapısının iki yanında birer mihrapçık bulunan yapının 1860 yılında yapılan onarım kitabesi yer almaktadır.
Ulu Cami ile ilgili çekilmiş fotoğraflardan anlaşılıyor ki, tavan ve sütunlar tamamen yıkılmıştır. Caminin fil ayakları özellikle 1960’lardaki tamiratta yeniden yapılmış, tavan örtüsü bugünkü şeklini almıştır.
Hatırımda kaldığı kadarıyla Ekim 1976 yılında ibadete açıldığında halıları Rahmetli Süleyman Demirel hediye etti. O gün İkindi namazı öncesinde Prof. Dr. Muhammed Hamidullah hoca vaaz verdi. İlk kılınan namazda âcizane bende bulunmuş, huşu içinde namazı eda edenlerden olmuştum. Cami en son 2008 yılında yeniden restore edilerek ibadete açıldı….


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —