Abdurrahman ZEYNAL


HAYAL İLE HAKİKAT

HAYAL İLE HAKİKAT


Asırlar öncesinde etrafı dağlarla, çevrili güzel mi güzel bir ülke vardı. Dağ yamaçlarındaki karlar eriyince çimenler büyüyor, çiçekler açıyor, arılar vızıldıyordu.
Zaman içerisinde bu aşılmaz dağları aşıp gelen insanlar yerleştiler, çoğaldılar. Ektiler biçtiler. Kendilerine göre bir dünya kurmuşlardı. Yapılarına göre iyi, kötü, doğru, eğri davranışları vardı.
İnsanlar dağları aşıp çıkamadığı için gerçeğin kendi yaşadıklarını kabul ediyor, sorma, sorgulama hatta dağları aşıp dışarı çıkma ihtiyacı bile duymuyorlardı.
Vadiyi yöneten insanların olur ya dışarı çıkıp dışarıda bir hayat olduğunu öğrenmelerine engel oldular. Zorda olsa çıkış ve girişleri engellemeye çalıştılar. 
Zaman hızla ilerlerken dağların tepelerine gelen insanların gölgeleri güneş ışınları sayesinde vadiye düşüyor, uzayan, kısalan gölgeleri gerçek kabul edip dışarıyı bir hayaller ülkesi kabul ettiler. 
Bu hayaller yetmemiş olduğundan yönetenler insanların ayaklarına demir zincir bağlayıp gerçeği öğrenmelerine zincirle engel oldular.
Günün birinde biri zor da olsa zincirlerden kurtulup, karlı dağları aşıp gerçek dünya ile buluşmaya karar verdi.
Tüm zorlukları göze alıp vadiyi terk eden, aşılmaz denen dağları aşan insan dağın öteki yüzüne ulaştığında farklı insanlarla, farklı bir dünya ile karşılaştı.
Yıllarca masallar dinlemiş, hikâyelerle yatıp kalkmış ve tüm geçeğin vadideki hayat olduğuna inanmıştı.
Hâlbuki şimdi geldiği yerde anlamadığı, ancak inanmak istemediği güzellikler ile karşılaşmıştı. Artık gölgeler dünyası değil gerçekler dünyası onu ilgilendiriyordu.
Kısa zamanda bu rahat, saygın, hür, zincirsiz bir hayata alışmıştı..
Aradan birkaç yıl geçmiş, sıla hasreti yüreğinde sızılar oluşturmuştu. Artık kararlıydı. Vadideki insanlara ulaşacak onları gerçekle tanıştıracaktı.
Vadinin içine geri dönecek insanları uykularından uyandıracak, farkı ve gerçek dünyaların olduğunu onlara söyleyecek ve zincirlerinden kurtaracaktı.
Tüm zorlukları yenip geri döndüğünde zincirlere vurulmuş akrabalarını dostlarını görünce onlara gerçeği tüm çıplaklığıyla anlatmaya başladı.
Öyle ya dış dünyada farklı ve güzel şeyler vardı. Başlangıçta insanlar bunu garipsediler. Olmaz dediler.
Fakat insanları uyandırmak isteyen bu kişi durmadan bıkmadan gerçeği anlatmaya başladığında yönetenlerin gazabına uğradı. Dövdüler, vurdular…
Öyle şeyler söylediler ki sonunda hapislere attılar. Gerçeği gören insan tüm bunlara karşı direnmeye devam etti.
Menfaat sahipleri bu insanı ötekileştirdiler. Yalancı ilan ettiler. Fakat insanların bir bölümü bu insanın tarafına geçtiler.
Hapisten çıkardıkları insanın peşine düşüp karlı dağları aşıp hürriyete kavuştular. Gerçeğin tadına vardılar.

Hayaller uzanıp kısalabilirdi lakin gerçekler hep aynı kalırdı.