Ömer KOZ


İbret Hikâyesi

İbret Hikâyesi


Allah’ın takdiri, birinin can damarını kesti. Bir başkası da, onun için yakasını yırtıp feryat etti. Bunu gören keskin akıllı, basiret sahibi, mübarek bir zat, yana yakıla inleyen adama; “Eğer mümkün olsaydı, ölen kimsenin eli, kefenini yırtar ve sana; ‘Benim için bu kadar üzülme, nihayet ben senden iki gün önce yola çıktım. Sen de öleceksin. Bu gerçeği unutmuş olmalısın ki, benim için kendini bu derece paralıyorsun.’ derdi. O halde kurtulan ölüye değil, kurtulamayan kendine üzül!” diye öğüt verdi.

Hakikati gören, keskin akıllı insanların gönlü; ölünün üzerine toprak atarken, ölen için değil, kendisi için yanar. Toprağa gömdüğün yavrun için ne diye inliyorsun ki! O temiz gelmiş, temiz gitmiştir. Sen asıl kendini düşün. Temiz geldin, sakın kirli gitmeyesin. Çünkü toprağa pis gitmek, insana utanç verir. Kuşun ayağını; ipin ucunu kaçırdıktan sonra değil, şimdi bağla ki, hiçbir yere kaçamasın. Sen şimdi nasıl başkasının yerinde oturuyorsan, başkası da yarın senin yerinde öyle oturacak. İster pehlivan ol, ister savaşçı, dünyadan ancak bir kefen götüreceksin. Yabaneşeği, kemendini koparsa bile; kuma girdiğinde ayaklan bağlanır. Bunun gibi senin gücün ve kuvvetin de, ayakların mezar kumuna batıncaya kadardır. Yaşlanmış dünyaya meyletme. Çünkü kubbesinde koz durmaz.

Dün, geçti; yarın, henüz gelmedi. O halde hesabını şimdi yap.

Öğüt

Hey kemikten kafes; senin canın, nefes denen bir kuştur, bunu biliyor musun? Kuş ipten kurtulup kafesten uçtuktan sonra, ne kadar çabalarsan çabala, onu bir daha yakalayamazsın. Fırsatları kaçırma. Çünkü dünya bir nefesten ibarettir ve bilgeler katında bir nefeslik zaman, bir cihandan daha kıymetlidir.

Vaktiyle tüm cihana hükmeden İskender bile, giderken dünyayı ardında bıraktı. Elverseydi, tüm servetine karşılık bir nefeslik daha isterdi. Ama ne mümkün! Herkes ölür ve insan ne ektiyse onu biçer. Geride -iyi ya da kötü- bir tek adı kalır. Dostlar gittiğine göre, artık sıra bizde, O halde ne diye bu kervansaraya gönül bağlayalım ki! 

Şu dünya güzeline gönül verme Bu dilber kiminle oturduysa, hiç çekinmemiş, kalbini koparıp almıştır. İnsan mezarda uyuduktan sonra, yüzünün tozunu ancak kıyamet günü silebilir. Öyleyse ne duruyorsun! Gaflet yakasından kaldır başını ve yarın utançla bakma yere. Şiraz’a dönerken yolculuktan kirlenen üstünü başını yıkamayacak mısın? 

Ey günah tozuna batmış insan! Yakında, yolunu yordamını bilmediğin bir şehre doğru yolculuğa çıkacaksın. Bu yüzden iki gözün iki çeşme ağla ki; üstünde -kir, pas, toz, toprak- ne varsa yıkansın.

(Bostan Hikayeleri'nden)