Son günlerde gündemden bir türlü düşmeyen sokak köpeklerine İki dostun doğaları pek benzeşmese bile, önemli bir ortak noktaları vardı, her ikisi de avlanarak besleniyordu. İnsanın uzman avcılık zamanlarıydı, toplayıcılığı biraz ötelediği, günümüzden yaklaşık 15 bin sene önce sona eren zamanlar. Düşünülüyor ki, kurdun avlanması dışındaki leş yiyiciliği onu insana yaklaştırdı. İnsandan arta kalanlara yanaşan kurdun beraberindeki yavruları insana sevimli gelmiş olsa gerek. Dahası, belli ki o sevimli yavrulardan bir ya da birkaçıyla etini paylaşmayı kabul etti insan.
İnsanla birlikte yaşamaya alışan kurt yavrusu, doğası gereği avcılıktan da geri durmadı. Bu sefer, can yoldaşı insanla birlikte hareket etmeye başladı. İki dost av sırasında birbirlerine yardım ediyordu, sonunda da avda elde ettiklerini paylaşıyorlardı. Böylesi, iki dostun da yararınaydı.
Doğasını tamamen bırakıp insanla birlikte yaşamaya başlayan kurt, insanın en iyi dostu olan köpeğe dönüşmeye böyle başladı. Tekrar hatırlatalım: önceleri böyle değildi, iki dosttan biri diğerini sömürmeyi aklından bile geçirmiyordu. İnsanın insan olduğu zamanlardı, en iyi dostunu kendi elleriyle şekillendiriyordu.
Bir zaman sonra, şartlar gereği, insan doğanın hazırıyla beslenmeyi bir kenara bırakarak, kendi gıdasını kendi üretmeye başladı, tarımı keşfetti. En iyi dostu köpek hala yanındaydı; bu sefer onu korumayı üstlendi. Önce ovada sabit yaşama geçen, daha sonra da yetiştirdiği hayvan sürüsüyle tekrar çetin doğa şartlarına dönen insanın can yoldaşı da onunla birlikte hareket ediyor, onu ve sahip olduklarını etraftaki tehlikelerden koruyordu. Yalnız, üstlendiği bu önemli görev, avlanmasını engelliyordu. Artık karnını yakın dostu olan insan doyurmalıydı.
Hayatta kalma faaliyetleri hızla değişen insan, artık o eski insan olmaktan da hızla uzaklaşıyordu. Kendi içindeki eşitlikçi anlayışı bile terk eder hale geldiğinde, can dostu köpeği de onu korumakla yükümlü bir emtia olarak görmeye başladı. Onun peşinde iyi niyetle doğasından kopan köpek, insanın gözünde artık kendisine muhtaç sadık bir hizmetkardı.
Aradan bin yıllar geçti ve insan artık eski can dostu köpeğe olan korunma ihtiyacını kendi kendine karşılar oldu. Doğanın tehlikelerinden olabildiğince korunmuş şehirlerde artık köpeği beslemek zorunda değildi. Köpekse artık onsuz yapamaz haldeydi, kurdun doğasından neredeyse geri dönülemeyecek kadar uzaktaydı. Dahası, köpek, kurttan öte, insanın en yakın dostu, insanın kendi elleriyle şekillendirdiği, kendisine muhtaç bir canlıydı.
İnsanın ilgisini eskisi kadar göremez olan köpek, insanın doğadan arınmış şehrinin sokaklarında kendi başına yaşamaya terk edildi.
Öyle bir noktaya gelindi ki, insan, kendine muhtaç edip sonra da terk ettiği köpeği, yine kendine bir tehdit olarak görmeye başladı.
Köpeği biz şekillendirdik. Bir suç varsa, bu suç bizim. Kültürel gelişimimizin önemli bir kısmında yoldaşlığını gördüğümüz, “fayda” sağladığımız, emeğini sömürdüğümüz bu canlıdan şimdi nefret etmek ancak modern insana yakışır. Kendimize gelelim, eski insanlık kimliğimize bürünelim, o “muhteşem” aklımızı kullanıp bu çarpıklığa bir son verelim. Can dostumuzla helalleşelim. Elbet bir yolu vardır, ama nefret etmek değildir bu yol.
Önceleri böyle değildi.