Telefonum çaldığında, küçük bir çocuk sesi duydum arkadan; “Ama neden okula gidemiyorum?” dedi. Gözümün önünde bir eşitsizlik duruyordu: Bir çocuk, eğitimini sürdürmenin ne kadar lüks olabildiğini soruyordu. Ve ben düşündüm: Biz “savaşta çocuk” dedikçe, çocuklar Kudüs’te sıradan hayata dair neyi kaybetmiş oluyorlar?
Tarihsel Arka Plan
İsrail–Filistin çatışması uzun yıllara dayanıyor;kelimeleri, sınırları, arzuları, vicdanları dönüştürdü. 1948 Nakba’sıyla başlayan, 1967 Altı Gün Savaşı’yla Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün işgaliyle derinleşen süreç; Oslo Anlaşmaları, intifada dönemleri, yerleşim politikaları çocukların hayatına etkileriyle birlikte geldi. Her yeni dönemde çocuklar doğduklarında, yürüyüp konuşabildiklerinde, ilkokula başladıklarında savaşın ve işgalin fiziki ve psikolojik kalıntılarıyla karşılaştılar.
Okulların bombalanması, geçim sıkıntısı, altyapı eksikliği, temel hizmetlere erişimde zorluklar. Bunlar, sadece bugünün çocuklarının değil, birkaç kuşak öncekilerin de yaşam haritasında çizgiler.
Olayın Şu Anki Aşaması ve Somut Veriler
2023’ün 7 Ekim’inden sonra başlayan yoğun çatışma dalgası, Kudüs ve özellikle Gazze’de çocukları çok yönlü etkilemeye devam ediyor. Birkaç kritik veri:
UNICEF’in verilerine göre, 2025 başından itibaren Gazze’de 74 çocuk sadece ilk haftada saldırılar nedeniyle yaşamını yitirdi. [UNICEF]
Yardım kuruluşları “Acute Malnutrition (akut beslenme bozukluğu)” vakalarında ciddi artış görüldüğünü bildiriyor; 2025 Mayıs ayında, 6 aylıktan 5 yaşına kadar binlerce çocuk acil beslenme tedavisine kabul edildiği raporlanmış durumda. ([UNICEF]
Aidin engelleme, sınır kapılarının kapanması, lojistik engeller, altyapı zararları, hastanelerin işlevini yitirmesi gibi faktörler sağlık, eğitim ve psikososyal destek erişimini engelliyor.([UNICEF USA]
Beslenme bozuklukları: Yetersiz gıda, güvenli su eksikliği, sağlık hizmetlerindeki bozulma nedeniyle ciddi malnutrisyon vakaları artmış durumda. Örneğin, Mayıs 2025’te Gazze’de birkaç bin çocuk akut malnütrisyon nedeniyle tedaviye kabul edilmiş. ([UNICEF]
Sağlık hizmetlerine erişim zorluğu: Ambulans ve hastane altyapısı saldırılarla zarar görmüş ya da yetersiz kalmış durumda. Yenidoğan, prematüre bebekler için gerekli ekipmanlar ya eksik ya da kritik seviyede. ([Reuters]
Sürekli tehdit algısı: Çocuklar bombardıman, kayıplar, evlerinin yıkılması gibi olaylara tanık oluyor. Güvensizlik hissi, travma, anksiyete bozuklukları yaygınlaşıyor.
Eğitimde kesinti: Okullar ya yıkılıyor ya kullanılmaz hale geliyor ya da güvenli bölge olmayabiliyor. Bu da çocukların normal rutininin bozulması, sosyal izolasyon, öğrenme kayıpları demek.
Yerinden edilme: Aileler bombalar, yıkılan evler nedeniyle göç etmek zorunda kalıyor. Çadır yaşamı, geçici barınaklarda yaşam, temel hijyen ve sağlık hizmetlerine erişimde sorun yaratıyor. Mesela dört mevsim çadırda geçen zor şartlar, çocuk sağlığı ve ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler bırakıyor.[Anadolu Ajansı]
Uluslararası hukuk çerçevesinde:
Çocukların korunması, saldırı sırasında sivil hedeflere zarar verilmemesi, savaş döneminde insani yardımın ulaşması yükümlülükleri var.
BM sözleşmeleri (Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi) çocukların eğitim, sağlık, barınma hakkını güvence altına alır. Bu yükümlülüklerin çatışma durumunda da geçerliliği vardır.
Birçok insan hakları kuruluşu, okulların sığınak olarak kullanılması durumunda bile güvenliklerinin sağlanmamasının, uluslararası insani hukuka aykırı olduğunu bildiriyor.
Benim gözlemim ve akademik literatürden çıkan sonuçlara göre, çocukların bu koşullar altında “normal hayat”e yakın bir yaşam sürdürebilmeleri için bazı kritik adımlar gerekli:
İnsani Yardımın Güvenli ve Sürdürülebilir Şekilde Ulaştırılması:Sınır kapılarının açılması, koridorların garanti edilmesi; gıda, su, tıbbi malzeme tedariğinin sürekliliği.
Eğitim İmkânlarının Korunması ve Geliştirilmesi:Okulların zarar görmesini engellemek; geçici öğrenme alanları sağlamak; uzaktan eğitim için altyapı desteği; psikososyal destek ve sanat, spor aktiviteleriyle normalleşme katkısı
Psikososyal Destek Programları:Travma merkezli terapi, çocukların anlatı oluşturmasına izin verilen faaliyetler; oyun terapileri; topluluk destekli psikoloji hizmetleri.
Koruyucu Hukuki Rejimlerin Uygulanması:Sivil yerleşim yerlerine, okullara, hastanelere yönelik saldırıların durdurulması; çocukların savaş suçlarına maruz kalmamasının temini; uluslararası denetim ve yaptırım mekanizmalarının işlevselliği.
Toplumsal ve Medya Farkındalığı: Küresel toplumun çocukların yaşadığı trajediyi görmesi, basının sorumluluğu; çocuklara dair haberlerin insani boyutunun vurgulanması.
Kudüs'ün çocukları, çatışmaların gölgesinde “normal hayat” kurmaya çalışıyor. Ama normal dediğimiz hayat, birçok çocuk için hâlâ ulaşılmaz bir lüks. Eğitim, oyun, sağlık ve güvenlik gibi temel haklar sürekli tehdit altında. Ve işin gerçeği: Çocuklar sadece savaşı miras almıyor; savaşın yaralarını taşıyorlar.
Bu yazıyı bitirirken şunu düşünüyorum: Bir çocuğun “okula gitmek istiyorum” demesini, “oyun oynamak istiyorum” demesini duyduğumuzda; bu arzular sadece basit istekler değil insanlığın, vicdanın ve umut dolu geleceğin göstergeleri. Ve belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, savaş ortasında bile bu küçük sesleri duymak, onları görünür kılmak ve korumak.
