Ayhan YİĞİT


​​​​​​​LOZAN’I BEĞENMEK YA DA BEĞENMEMEK 

Lozan Barış Antlaşmasının 99. Yılını kutluyorum.


Lozan Barış Antlaşmasının 99. Yılını kutluyorum.

     Bazı durumları, sözleşmeleri, taahhütleri ve antlaşmaları beğensek de beğenme -sekte kabul etmek zorunda kalırız… 

      Veya elimizde olmayan nedenlerle; şartlar, imkânlar, imkânsızlıklar, toplum etkisi, tazyiki uluslararası görüş, baskı ve hukuk… vs.

     Gibi faktörler/ etmenler: sizi, ilkeyi / İlkeleri kabul etmek zorunda bırakır. 

      Uluslararası sözleşmeler de böyle. Lozan Antlaşması da böyle:

     Kabul ettirmişler. Kabullenmek zorunda kalmışız. Birçok şeyde kazanmışız… (Avantaj sağlamış.)                                                                

     Bazen, çocuk kucağımıza doğar; bunu beğensek de, beğenmesek de onu kabullenmek zorundayız. O bizimdir, canımızdır, bir parçamızdır.

    Lozan antlaşması çok önemlidir:

    Tescildir, kötü bir antlaşmadan sonra (Sevr de, bize küçük bir Anadolu toprağı bırakıyorlardı! Doğuda büyük bir Ermenistan devleti kuruyorlardı…), yenilgiden sonra (1. Cihan Savaşı.)

     Kurtuluş Zaferinin atağıdır... Zafer sonrası başarılabilmiştir!

    O bir tapudur, sözün yazıya kayda geçmiş tasdik edilmiş şeklidir.  

    O barıştır, sulhtur, savaşı bitiren belgedir, değerdir. Anadolu topraklarını, Türkiye Cumhuriyeti’ni kazanmamızdır…

     Başta milletimiz olmak üzere; devletlerin ve milletlerin rahatlamasıdır, nefes almasıdır.

     Askerin ve milletin kırılmasının durmasıdır, durdurulmasıdır. 

     Güvenin, güvenliğin gelmesidir.

     Çalışmanın, üretimin, sanayinin ve teknolojinin başlaması; kalkınma hamlelerinin olabilmesi için zemin oluşturması demektir.  

     Zaten ideal bir antlaşma yoktur, olamaz. Bir taraf için iyi ve avantajlı olan, diğer taraf için kötü ve dezavantaj olur/ olabilir…

     Antlaşmalarda bir ülke/ ülkeler, birçok yarar/ fayda sağlayabilir. Diğer bir ülke/ülkeler zararlı çıkabilir. Toprak, prestij, nüfus, stratejik mevki… kaybedebilir.

    Lozan antlaşmasında da, biz kazanmışız. Kurtuluş Savaşı zaferinin; siyasi ve Uluslararası zafere ulaşmasıdır…

     Bu, kaybeden ülkenin yöneticisinin ve delegasyonunun başarısız olduğu, iyi savunamadığı anlamına gelmez.

     Diğer ülkede, umduğunu buldu, her istediğini aldı şeklinde de yorumlanamaz. 

     Bu olay/olaylar, güç/ kuvvet durumuna göre gelişir ve sonuçlanır.                                    

    Denge meselesi; terazinin hangi tarafı ağır basıyorsa o / onlar kazanır...  

     Eski tarihlere gidelim: Bizim için, Türk devletleri için, Osmanlı Devleti için ideal bir veya birkaç antlaşma gösterebilir miyiz? (Kazançlı çıktıklarımız dâhil.)  

    Ancak, yükselme döneminde; çok kazançlı antlaşmalar yapmışız…

     Karşı veya düşman devlet yetkililerine sorsak, onlarda ideal ve çok kazançlı bir antlaşma yaptık demezler.

    Bu denklem meselesi ve de çok bilinmeyenli; bilineni de var bilinmeyeni de.

    Çözümü ise çok zor bir denklem, hatta denklemler zinciri, ya da açılması bin bir zahmetli tel yumağı… 

     Osmanlı dönemi antlaşmalarından örnekler alırsak:  

     Onlarca antlaşma yapılmış; Duraklama ve gerilime döneminde, hep toprak kaybedilmiş! 

    Karlofça’dan Sevr 'e kadar… 

Yazı devam edecek, hoşça kalın. Dr. Ayhan yiğit