Orhan BOZKURT


MAKAS

MAKAS


İnsan bir makasa benziyor. İki ucunun biri ruhu, diğeri bedeni. İkisi de içe doğru hareket ediyor. Bu makasla ömür denilen kumaşa şekil vermeye çalışıyoruz.

Çizgilere uyabildiğimiz oranda bu kumaşa şekil verebiliyoruz. Sakarlıklarımız ise kumaşı dilim dilim ediyor. Ortaya parça parça olmuş kumaş dilimleri çıkıyor…

 

Usta eller yetiştirmişse bizi, kumaş hayatımıza değer katıyor. Ustamız kötü terziyse, parça parça kumaşlarla kala kalıyoruz…

 

Şehirler de böyle… Bir ucu şehrin bedeni yani mimarisi, altyapısı, üstyapısı, yolları, köprüleri, camileri, çeşmeleri, bulvarları… Öbür ucu ise kültürü, sanatı, folkloru, dili, tarihi… yani kimliği. 

 

Biri diğerine ayak uydurmalı. İkisi birlikte uyumlu ve ustaca kumaşa değmeli… Biri birinden eksik, ayrı, gayrı olmamalı… Kumaşımız bir şehirse lime lime olur…

 

Bu şehr-i Erzurum 93 Harbi’nden beri makasın kötü terzi çıraklarının elinde olduğu bir kumaş gibidir. Önce şehrin şehirlisi kaybolmuştur. Savaşlarda kırılmış, göç etmiş, zulüm görmüştür. Yetmemiş, Kafkas ve Mezopotamya göçleriyle, daha önce şehir geçmişi olmayan dağlılara teslim edilmiştir.

Yetmemiş, büyük umutla sarıldığı Cumhuriyet döneminde, seçimden seçime hatırlanan, arada bir arpalanan ama hep kandırılan, örgütleştirilmiş tarikatların oynaştığı cirit sahası olmuştur…

 

Şehir gün gün kimliğini kaybetmiştir. Ruhunu kaybetmiş, makasın bir ucu kırılmıştır.

 

Şimdi fiziki yapısı, gövdesi yani mimarisi yok edilmektedir. Tarihi mahalleler, sokaklar kentsel dönüşüm maskesi altında yok edilmektedir. Makasın bu ucu da artık yoktur. Şehrin her bir sokağında şehiri şehir yapan insanların, ailelerin tarihi yaşar.

 

Siz bu mahalleleri, sokakları yok ettiğinizde  şehrin hafızasını yok edersiniz… Lime lime olur şehir… nGeriye kalan kumaş parçalarıyla ancak Adem ve Havva’ya yarar kumaş parçaları kalır…

 

Seçimlerde, yatırım politikalarında, kalkınma stratejilerinde, atama kararnamelerinde… Bir yerlerinizin hep açıkta kalması ondandır…

Nadide bir kumaştan kesilmiş, dikilmiş bir elbisede değil, yırtık pırtık libas içinde sizi görürler… Buna göre hakkınızı verirler…

 

Erzurum’u Erzurum gibi değil İstanbul’un bir semti gibi ele almanın sonucudur bu.