kitaptaki tanımı şu şekilde…. Nüfuz ticareti suçu; kendisi kamu görevlisi olmayan bir kimsenin, kamu görevlileri (memur, avukat, hakim, kaymakam, polis vs) üzerinde nüfuz sahibi olduğunu ileri sürerek haksız bir işi gördüreceği vaadiyle kendisine veya bir başkasına menfaat temin etmesi ile oluşur.
Veya daha net elle tutulur tanımı, " Basın arkamda dosyamı onaylayacaksınız yoksa sizi rezil ederim' …
Güncel olarak anlaşılır şekli bu ..
“Biz gazeteciler, başta siyasetçiler olmak üzere bazı zümrelerin kendilerini ayrıcalıklı konum sağlamalarına karşı mücadele etmek durumundayken, kendimiz birtakım ayrıcalıklar elde etmemeliyiz” dedim ve sarı basın kartı almadım.
Fatih Altaylı neden sarı basın kartı almadığını bu cümlelerle özetlemişti; zamanın ayni ile vaki tartışmalar yaşanırken..
Bazı zümrelerin ayrıcalıklı konum sağlamalarına karşı mücadele etmek..
Gazetecinin tanımı birazda bundan ibaret değil mi.. ?
Bu mücadele şekli ortada dururken ‘ben gazeteciyim yapacaksınız..’ .. burada duracağım, buraya gireceğim….
ayrıcalık elde etmek için verilen mücadele ve bu mücadeleye diğer meslek ehlini de dahil etme..
Kendi şahsi menfaati için gazeteci kimliğini kullanma ve haksız kazanç elde gayreti…
Nereden bakarsanız bakın en hafif tabiri ile….
…..ŞEREFSİZLİK….
Bu aşağılık tavrın arkasındaki sivil topluk kuruluşu başkanına ne demeli …
‘Benim dosyamı onaylayacaksınız… yoksa ’' diye başlayan cümleler kurarak kamu görevlisini tehdit edecek kadar gözü kararmış kendinden kimsenin hesap soramayacağından o kadar emin, o kadar fütursuz,…