'Yasaları müzakere edebilme, düzünlemelere karar verebilme ve nihayetinde bunu yapabilmek için görevlilerini seçebilme yetkisi'
Demorrasi ile ilgili ulaşabileceğiniz en basit tanım sanırım bu..
Bu tanım miheng alındığında;
Öncelikle dikkat etmemiz gereken, Yasaları müzakere edebilme yeterliliği için belli bir eğitim ve nihayetinde sosyal olgunluk şartını beraberinde getirdiği görülecektir.
Bir yasayı müzakere edebilmek için hiç şüphesiz, okuyup anlayabilecek , günün şartlarına ve toplumun yapısına uygunluğunu, ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verip vermediğini tartabilecek bir eğitime sahip olunmalıdır..
Düzenlemelere karar verebilme kısmı irdelenecek olursa;
Yasaları müzakere edebilecek eğitime sahip bireyin, Düzenlemelere karar verebilme yeterliliği için gerekli ön şart hiç şüphesiz bağımsız olmasıdır.
Bu bağımssızlık şartlarının başında , Ekonomik bağımsızlık gelmektedir.
Ekonomi olarak belli mecburiyetlerin kıskacında olan bireyin karar verebilme yetisi bu mecburiyetlerin etkisi altındadır.
Karar verirken Ekonoik mecburiyetleri , korkulara dönüşecek ve bu korku şahsi menfaatini toplumun menfaatinin önünde tutmasına sebep olacaktır..
Nihayetinde, konunun uzmanlarının üzerinde hem fikir olduğu gerçek, ekonomik bağımsızlığı olmayan ve karar verebilecek eğitim düzeyine erişmemiş bireylerin tercihlerinin demokrasi diye tanımlanmasının ancak bir aldatmaca olduğu yönündedir..
Bu taınımlama Işığında;
Sandık demokarasisi; ekonomik bağımsızlığı olmayan bireylere, karmaşık diktatörlüklerin kararlarını aslında bir alternatif bırakmaktısızın tastik ettirmesinden ibarettir..
Ülkemizde tartışıla duran ‘Demokrasi sandıktan mı İbarettir?’ sorususun güncelliğini hiç kaybetmeden devam etmesinin altında yatan gerçek kanaatimce budur..
Demokrasimisiz bu kıskaçtar kurtarabilmek için; Kısa vadede Eğitim problemlerimizi ve Ekonomik mecburiyetlerimizi ortadan kaldırmak gibi bir çözüm olası görülmemetedir..
Türk Demorkarisisin güçlendire bilmek adına yapılabilecek yeğane çıkış olan sivil toplum örgütlenmesi alternatifi ise malesef baştan kaybedilmiş bir cephedir..
Siyaset ve siyaseti sütre olarak kullanan siyasetciler , sivil toplum örgütlerini ideolojik saplantılarının oyun alanı haline dönüştürmüş, sivil toplum örgütlenmesinin önüne aşılmaz bentler kurmuşlardır..
Malumunuz olduğu üzere, Sendikalar , parti isimleri ile anılmaktadır..
okullar belli partilerin arka bahçesidir.
Tüm kararlarımızı ve davranışlarımızı ideolojik körlüğümüz belirlemektedir.
İdeolojik körlük toplumu zihnen kısırlaştırmış ve ideolojik yakınlıkla siyaset kurumunu kutsallaştırmasına sebep olmuştur..
Saplantılı ideolojik yanlışının savunucusü partisinin yanlışından daha büyük doğru maalesef görememekte ve kabullenememektedir..
Neticede, Kısa vadeli çözümlerde çare aramak boşuna bir gayret ve zaman kaybıdır.
Yapılması gereken;
yeni baştan bir toplum inşaası için, bir büyük doğruda birleşmek,
Ahlaklı çevresine ve insanlığa karşı sorumluluklarının farkında bireyler yetiştirmek gayreti ile, tüm enerji ve kaynaklarımızı eğitime ayırak ve gerekirse hiç bir başka yola sapmadan insanı önceleyen medeni bir toplum için her bireyin yüreğine merhameti önceleyen kentler kurmaktır…
Kaybedilmiş bugünlerin hüznüyle yarını heba etmemeliyiz..
Ümit var olmalı
Remzi Oğuz Arık hocanın tabiri ile Çoğrafyayı vatan eden ruhu diriltmek için Mücadelemizi ‘Cephedeymiş gibi’ çocuklarımız için hiç yılmadan yıkılmadan devam ettirmeliyiz…
