Abdurrahman ZEYNAL


SIBYAN MEKTEPLERİ

SIBYAN MEKTEPLERİ


Anadolu’da şehir hayatının gelişmesi, ticari hayatın iyileşmesine paralel olarak eğitim ve öğretimde büyük gelişmeler oldu. Konya, Sivas, Erzurum gibi memleketlerde refahın artmasına paralel eğitim ve öğretimde gelişmesini sürdürdü. Hükümdarların, zengin devlet adamlarının kadın ve erkeklerinin, zengin tüccarların kurdukları vakıflar sayesinde eğitimde önemli gelişmeler kaydedildi. 
Hastahaneler, imarethaneler, medreseler, darüşşifalar, Sıbyan mektepleri toplumsal gelişme noktalarını oluşturdu. Sıbyan mektepleri düzenli idare kurmaları sonucu büyük gelişme kaydetti. Bu mekteplerin ders programında Kuran okumak, Kuran Surelerini ezberlemek olarak gelişiyordu.
Sıbyan mekteplerinin programlarının oluşmasında İbni Haldun çocuklara önce Kuran öğretilmesi gerektiğini ifade ederken Endülüslü Kadı Ebu Bekr İbni-ul Arabi çocukların önce yazı, aritmetik derslerini almalarının gerekli olduğunu savunuyordu. 
Fatih Sultan Mehmet’e kadar Sıbyan mekteplerinin öğretimi böyle giderken Eyüp ve Ayasofyada açtırdığı iki medresede sıbyan mekteplerinde öğretmenlik yapacak olanların Arapça, Sarf ve Nahiv, Maani, Beyan ve Bedi yani Edebiyat, Mantık, Muhasebe, Tedris Usulü, Münakaşalı Akaid, Riyaziyat, Hendese ve Hey’et(Astronomi)  almaları gerektiğini, bu dersleri almamış olanların öğretmen olamayacağını ferman etmişti.
Fatih işi sağlam tutmasına karşılık 16. Asırdan sonra kurallar gevşetildi. Özellikle 1700’lerden sonra Sıbyan mekteplerine öğretmen olanlar, Medrese kökenliler,  İmamlar, İmamların eşleri, müezzinler ders vermişlerdi. Bunlardan sadece Kur’an okutmak ve ilmihal bilgileri öğretilmesi istendi.  Kur’an okumasını bilen, Subha-i Sıbyan ve Tuhfe-i Vehbi gibi eserleri okumuş olması yeterli görülünce Sıbyan mekteplerinden çıkan öğrencilerin bilgi derinliği kaybolmuştu.
1.Mahmut’a gelindiğinde çocuklara Kur’an okutmak, namaz ayetlerini, namaz kılmayı birazda yazı yazabilmeyi öğretmek yeterli görülmüştü. 1846 yılında yazılmış yönetmeliğe göre “Elifba, Kuranı Kerim, İlmühal, Tecvit, Harekeli Türkçe, Muhtasar Ahlaki Memduha ve Hat” dersleri idi.
Sıbyan mektepleri parasızdı. Öğrencilerin ve öğretmenlerin giderleri vakıfnamelerde belirtilen gelirlerden oluşuyordu. Ancak 1800’lerden sonra savaşlar, göçler, vakıf gelirlerinin azalması bu mektepleri zayıflatmıştı. Öğrencilerin yemekleri, harçlıkları artık verilemiyordu.
Sıbyan mektepleri genelde cami yanında bir veya iki gözlü damdan oluşuyor, yerlere hasırlar seriliyor, öğrenciler oturmak için evlerinden getirdikleri minderler üzerine oturuyorlardı. Kızları imam eşleri, erkekleri imam veya müezzinler okutuyordu.
Sıbyan mekteplerine öncelikle varlıklı aile çocukları gidiyordu. Bu çocuklar evden “Âmin Alayları” adı verilen törenlerle mektebe götürülüyordu. Öğrenci İnşirah Suresini bitirdiğinde başındaki fes kaçırılıyor, kaçırana aile ödül veriyordu. Yine son dönemlerde Cumalık adı verilen bir ücret ihdas edilmişti. Her hafta sonunda cumalık denen ücret ödeniyor ödemeyen öğrenci derse alınmıyordu. Veya günümüz ifadesiyle öğrenciye mobing uygulanıyordu. Bu gelenek 1980’lere kadar devam etti.
Her öğrenci bir gün önce aldığı dersi hocanın önüne gelerek okur, hoca dinler ya yeni ders verir veya dersin tekrarını isterdi. Çünkü her çocuğun zekâ ve kabiliyeti aynı değildi. Sıbyan mekteplerinde bir de cezalandırma işi vardı. Suçun özelliğine göre öğrenci falakaya yatırılırdı. Ayrıca hocanın yanında bulunan uzun çubukla suç işleyen çocukların kafalarına vurmak suretiyle cezalandırılırdı.
Cumhuriyet döneminde açılan yaz Kur’an Kursları tarihteki Sıbyan mekteplerinin günümüzdeki adıydı.