Abdurrahman ZEYNAL

Tarih: 27.01.2022 08:40

SİZ ÇARESİZ KALIP ÖLÜMÜNE YÜRÜDÜNÜZ MÜ?

Facebook Twitter Linked-in

Hani şair şöyle der; "Yılın ilk ayı ocak/ Kar yağar kucak kucak/ İkinci ay Şubattır/ Soğuğu pek berbattır", dedirten cinsten. Evet kış olanca ağırlığıyla Doğuanadolu ve Erzurum yaylasına çökmüş, tüm şiddetiyle devam ediyordu.

Kar "Daphan ovasında" yer yer bir metreyi aşmış, sıcaklık eksi 20 ile 40 derce arasında.....! Ağaçlar kardan adama dönmüş, kaskatı kesilmiş, adeta kardan tümsekleri andırıyorlardı. Köy yolları ancak at kızaklarının izleri biçiminde yaya yoluna, şehirler arası yollarda karayollarının açtığı, etrafın görünmediği, buz dağlarına dönüşmüştü. Okula gitmek için her gün Tazegül, Kandilli, Aşkale arasında gidip geliyorum. Askeri revo servisimizdi. İkinci yarı yılda Şubat soğuklarının zirve yaptığı bir gün okuldan bir kaç dakika geç çıkmış, servisimi kaçırmam bir olmuştu. O gün servis beni almadan gitmişti.

Cepte para olmadığı gibi, kalacağım yerde yoktu. Çaresizdim. Köye dönmeliydim..! Ama nasıl? Derhal istasyona koştum. Treni sorduğumda gece saat iki de geleceğini söylediler. Ayaklarımın bağının çözüldüğünü o an kalbimin hızla çarptığını hissettim.

Aşkale tren istasyonu ile Tazegül köyü arası 20 kilometre idi. Bu yol nasıl yürünür? Şubatın ayazı bir tarafta, Karasu'yun sazağı öbür tarafta idi. Karnım aç, sırtımda palto yoktu. Ayaklarımda kara lastik, elimde meşin çanta......! Çare yok yola koyuldum. Küçükgeçit köyüne kadar gündüzdü. Zaten yolda tehlikesizdi. Tüm ümidim arkadan gelecek bir arabanın beni almasıydı. Ne yazık ki yol gittikçe uzuyor, hava soğuyor, artık gelen gidene ise hiç rastlamıyordum.

Küçükgeçit köyünü geçmiş, köşeyi dönmüş, "Kayışkırana" doğru yürüyordum. Yol artık karanlık olmaya başlamıştı....! Ayaz tüm şiddetiyle tabiata hükmediyor, her yer ayazlaşıyordu. Ayaklarımda anamın dokuduğu yün çoraplar ile sırtıma dokuduğu yün kazaktan daha kuvvetli bir şey yoktu. İçimde bir korku belirmiş, tehlikeli yolda kurda kuşa yem olmak veya donarak ölmek aklımdan çıkaramadığım vakıaydı.

Korkuyordum. Kesik köprüdeki askeriyenin çöplüğünde köpekler havlıyor, uzaklardan kurt ulumaları geliyordu. İçimden ah bir Kandilli'ye varabilsem diye düşünüyorum, fakat yol uzadıkça uzuyor, çevrede ayaklarımın yere temas ederek çıkardığı seslerden başkasını duymuyordum. Saat 15'de yola çıkmış, akşam ezanları, yatsı ezanları çoktan okunmuştu. Dile kolay 20 kilometre gidecektim. Zaman nasıl geçmiş bilemiyorum...! Birden Kandillinin ışıkları gözlerime ilişti.

Seviniyordum.... Kandilli'ye 2 kilometrelik mesafe kalmıştı. İçimi sevinç kapladı. Kandilliye gidecek, açık olan kahvelerden birinde ısınacak sonra kahvelerden çıkacak köylülerle yola koyulacaktım. Ancak beklediğim olmamış, Kandilli'de tüm ahali evlerine çekilmiş, sokaklarda in, cin top oynuyordu. Lambalar sönmüş, zaman epey ilerlemiş, herkes uykuya geçmişti. 16 kilometre yol yürümüş sevineceğim anda sevincim kursağımda kalmış, yerini ümitsizliğe bırakmıştı.

Başka çare yok tekrar yola koyuldum. Bir taraftan Karasu'yun sazağı...! Adamı felaket şekilde dondurabilir veya ıssız köy yolunda her an kurtlar yolumu kesebilirdi. Allaha sığınıp giderken Karasu köprüsünü geçmiş, yanığın yamacı tırmanmıştım. Eh köy yolunu yarılamıştım. Birden seslerin bana doğru yaklaştığını duymuş, kulağımı seslere doğru yönlendirmiştim.

Babam gelmediğimi görünce okul arkadaşlarıma sormuş, onlardan cevap alamayınca köylüler meşalelerle beni aramaya çıkmışlardı. İşte ilk kafileyi gördüm. Müthiş sevinmiş, hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Donmamış, kurda kuşa yem olmamıştım. Yaşatan yaşatıyordu. Neyse babamlarla karşılaşıp yanlarında getirdikleri çullara sarıp beni köye götürürken hayallere dalmış hiç bir şeyin farkına varamamıştım. Soğukların etkisi, tabii çevrenin verdiği korkudan müthiş bir gün geçirmiş, ancak gece saat 22'de köye ulaşabilmiştim.

Köylüler evlerine dağılırken biz anamın göz yaşları içinde eve girmiş, tezek yanan sobanın yanına oturmuştum. Dilim dönmüyor, konuşamıyordum. Yemek yiyip yemediğimi hatırlamıyorum. Tüm yorgunluğumla kendimden geçmiş, derin bir uykuya dalmıştım.

20 Şubat 2016/Erzurum


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —