Rusya´da Erzurum Sergisi

Dünyaca ünlü Rus Şair Puşkin´in gözüyle 19. yüzyılda Erzurum konulu bir sergi açıldı Rusya´da. Sergi nedeniyle bugünlerde Rusya´da Erzurum konuşuluyor.

Tarih: 01.01.0001 00:00
 Rusya´da Erzurum Sergisi

-ÖZEL-

Sinan AYDIN

 

Rusya´nın başkenti Moskova yakınlarında bulunan Ostafyevo Müzesi, Türkiye´de yaşayan Rus ressam Aygül Okutan´ın ´Erzurum ve Kars-Rus Şairin Türk Masalı´ resim sergisine ev sahipliği yapıyor.  Sergide ebru tekniğiyle hazırlanmış ünlü Rus şair Aleksandr Puşkin´in 19. yüzyılda Rusya dışında gördüğü tek şehir olan Erzurum yolculuğu sırasında edindiği izlenimleri anlatan resimler yer alıyor.

 /resimler/2020-1/31/1153322326175.jpg

 

Aleksandr Puşkin Kimdir?

 

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 26 Mayıs 1799´da Sergey Lvoviç ile Nadejda Osipovna Hannibal´in çocuğu olarak Moskova´da dünyaya gelmiş. Hem annesi hem de babası soylu insanlar olan Puşkin, ilk eğitimini evinde almış. Hem ebeveynleri hem de yabancı eğitmenler tarafından eğitilen Puşkin´in çocukluğundaki en önemli kişi ise yaşlı dadısı olmuş. Zira bazı kaynaklarda Puşkin´in fazla balodan baloya koşan anne-babasından fazla ilgi görmediği belirtilmektedir. Ancak ebeveynlerinin, çocuklarının eğitimini fazlasıyla önemsedikleri şüphe götürmez bir gerçektir.

Henüz 8 yaşındayken iyi derecede Fransızca ve Rusça öğrenen Aleksandr, soylu ailesi sayesinde çocukluğunda pek çok şair ve yazarla tanışmıştır. Ama hiç kimse onu yaşlı dadısı Ariana kadar etkilememiş. Puşkin dadısının ağzından Rus masallarını, Rus türkülerini dinlermiş. 12 yaşına gelene kadar evinde anne-babası ve dadısıyla büyüyen Puşkin, daha sonra Rus Çarı I. Aleksandr tarafından açtırılan okula gitmiş. Ve burada okuldaki diğer öğrenciler gibi dış dünyadan kopuk bir şekilde hayatını sürdürmüş. Zaten edebiyata ilgisi olan çocuk, okul döneminde şiire iyice yoğunlaşmış.

Soylu ailelerin yetenekli çocukları için açılmış özel okulda olduğu süre boyunca, şiir yazıp kitap okumuş. Fransız edebiyatına merak duyan Puşkin, 18 yaşına geldiğinde tanınan bir şair olmayı başarmış. Sahip olduğu bilgi birikimi ve yeteneğiyle kendine özgü üslubuyla beğeni toplamış. Daha o zamanlar yazdığı şiirlerde, dönemin klişe tarzını kullanmayarak, gerçekçilik eğilimi göstermiş. Hatta gündelik sözcükleri şiirlerinin içine katarak, bulunduğu dönemdeki şiirlerden tamamen ayrılmış.

Okuldan mezun olduktan sonra Petesrburg´a giden genç şair, yazmaya devam etmiş. Pek çoğu yasaklanan özgürlükçü şiirleri yüzünden dikkatleri üzerine toplamış. Bir yandan da eğitim hayatı boyunca uzak kaldığı hayatın tam da içine dalmış. İyice ün kazanan şairin şiirleri kısa süre içerisinde herkesin hayranlığını kazanmış. Klasik şiirin kuralcılığını da romantizmi de umursamayan Puşkin, gerçeği işlemiş ve olayları olduğu gibi anlatmayı seçmiş.

Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Kafkasya´ya gönderilen Puşkin, burada da yazmaya devam etmiş. Kafkas Esiri ve Bahçesaray isimli eserlerini Kafkasya´da olduğu dönemde veren Puşkin, 4 yıl sonra Rusya´ya dönmüş. Zamanında yazdığı özgürlükçü şiirler yüzünden tedirgin olan Rus Çarı´nın emriyle Kafkasya´ya gönderilen Puşkin, bu kez de kendi topraklarına sürgüne gönderilmiş. Onu gözetleme görevi ise soylu babasına verilmiş. 4 yıl boyunca Pskov´daki aile yurtluğunda kalmak üzere Mihaylovskoye´ye yollanan Puşkin´in bu cezayı almasında etkili olan şey ise bir mektubunda ?tanrısız? olduğunu yazmasıymış.

Bu dönemde en öneli eserlerinden bazılarını yazmaya başlamış. Örneğin; Çaykovski´nin müziğiyle opera haline gelecek Yevgeniy Onyegin, Çingeneler, Peygamber ve Boris Godunov isimli eserlerinin girişlerini yapmış. 1826 yılında I. Nikolay tarafından azat edilen Puşkin´in Petersburg´a giriş yasağı ise 1827 yılında kaldırılmış. Ancak Rus Çarı, bundan sonra onu kendisinin denetleyeceğini söyleyerek Puşkin´e bir nevi gözdağı vermiş. Hiçbir derneğe üye olmamasına rağmen ünlü kişiliğin özgürlükçü tarafı, Rus Çarını her zaman tedirgin etmiş. İşte bu nedenle; Puşkin, beklenmedik polis baskınlarına epey aşinalık kazanmış.

Aşk hayatıyla da sık sık gündeme gelen Puşkin, bir baloda Natalya Gonçarova ile tanışmış. Büyüleyici güzelliğiyle bekar erkeklerin evlenmek için can attığı bir kız olan Natalya, Puşkin´in evlenme teklifine yanıt olarak onu belirsiz bir tarihte cevaplayacağını söylemiş. Hayal kırıklığı yaşayan Puşkin, bunun üzerine Moskova´dan uzaklaşmak için bir gözlemci olarak Rus ordusuna katılarak, Osmanlı topraklarına gitmiş. Gözlemlerini Erzurum Yolculuğu isimli kitabında anlatmış.

Moskova´ya döndükten sonra Natalya ile tekrar görüşmüş ve evlilik teklifini yinelemiş. Uzun zaman alan ısrarlardan sonra gösteriş meraklısı aileyi ikna etmeyi başaran Puşkin ile Natalya 18 Şubat 1831´de evlenmiş. Ancak Natalya hiçbir zaman kocasına aşık olmamış. O yalnızca ailesinin isteğine uyan gösteriş meraklısı genç bir kızmış. Kocasının ne şiirlerine ne de eserlerine ilgi duymamış. Evliliğinin ardından Çar Sultan Masalı´nı kaleme alan Puşkin, imparatorun emriyle resmi tarih yazarı olarak atanmış. 1832´de ilk çocuğu olan kızı Maria dünyaya gelmiş.
Güzelliğini annesinden alan kız, yıllar sonra Tolstoy´un Anna Karenina isimli karakterine ilham veren kadın olmuş. Bu dönemlerde Rusalka isimli oyununu yazmış ve Rus Akademisi´ne girmiş. Yazmaya devam eden ünlü kişilik, daha sonra 3 kez daha baba olmuş. Oğullarının isimlerini Aleksandr ve Grigoriy, küçük kızınınkini ise Natalya koymuş.

1836´da Yüzbaşı Romanı isimli ünlü eserini yazan Puşkin aynı yıl annesini kaybetmiş. 1837 yılında Natalya´nın kız kardeşiyle evli olan Baron Georges d´Anthès´in karısına kur yaptığını öğrenmiş. Ve korkusuzca ona meydan okumuş. Korkusuzca dedim çünkü Georges d´Anthès, ordunun en iyi nişancılarından biriymiş. 27 Ocak 1837´de St. Petersburg yakınlarındaki bir yerde Baron Georges d´Anthès ile düelloya giren Puşkin, ondan daha hızlı olan yüzbaşı tarafından karnından yaralanmış. Puşkin de onu omzundan vurmuş ama bu Puşkin´in ölümcül yarasından çok daha hafifmiş. Rus edebiyatına yön veren ünlü kişilik, 37 yaşındayken iki gün verdiği yaşam mücadelesinden sonra hayata veda etmiş.