OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE ERZURUM’DA TİCARET VE MESLEK GRUPLARI

BEZİRHANE VE BEZİRYAĞI

Tarih: 01.01.0001 00:00
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE ERZURUM’DA TİCARET VE MESLEK GRUPLARI

BEZİRHANE VE BEZİRYAĞI

               Petrol ve Petro-kimya ürünleri çıkmadan önce evler ve işyerleri kandillerle, mumlarla aydınlatılıyordu. Ham maddesi zegerek,keten tohumu olan beziryağı kandillerin ana yakıtıydı. Ayrıca sıvı yağ olarak yemeklerde kullanılırdı.

              Değirmen taşlarından büyük taşlar kıranklanır, zegerek, keten taneleri ağır ağır oluktan akıtılırken mandalardan oluşan koşu takımı veya değirmenlerde olduğu gibi su kuvvetiyle taşlar döndürülerek ezilen keten tohumları ve zegerek tanelerinden beziryağı elde edilirdi. Üretilen yağlar satılır, alanlar yağı özellikle kandillerde sonra yazın hayvanların yaralanan bölgelerine sürerlerdi.    Ayrıca "Daphan ovasında" üretilen keten tohumu ve zegereklerin liflerinden kendirler yapılır iplik haline getirilen kendir ise "mutaflar" tarafından  çuval yapımında kullanılırdı.

               Erzurum ve çevresinde 1873 Vilayet Salnamesinde toplam 23 bezirhane olduğu kayıtlardan anlaşılmakta olup bunlardan biri Erinkar köyünde Şahan Ağaya aitti. Şahan Ağadan sonra Ziyaettin Bey sonrasında Ali Paşa bey tarafından işletildi. 1900`lerin başında Şeref Bey ünlü beziryağı üreticiis olarak kayıtlara geçmişti. Ayrıca bezirhanelerden iki tanesi Dadaş Köyünde bulunmakta sahipleri ise Mehmet Bezirganoğlu, Hacı Hasan Bezirganoğlu idi. Ailenin Erzincan ve Gemerekte Bezirhaneleri vardı. Ürün mevsiminde o günkü şartlarda küpler veya fıçılarla Bezirhanelerdeki yağlar toplanır İstanbul piyasasına satılırmış. Bir beziehaneTazegül köyünde bulunmakta ve taşları hala durmaktadır. Birinci dünya savaşıyla birlikte Bezir hanelerde kapanmıştır.

               Beziehaneler geçmişte ekonomiye can veren fabrikalardı. Yıllar sonra petrol ve petrol üzünlerinin artması, elektriğin yaygın olarak kullanılması bezirhaneleri atıl duruma soktu. Özellikle 1950`lerden  sonra yetişen nesil, buraların ne olduğunu görse dahi buraların neresi olduğunu bilemez oldular. Bu tür yapılar yıkılarak, kendi kaderine terk edilerek yıkılmasına sebep olundu. Halbu ki beziehaneler tanıtılarak turizme açılması, yeni neslimizin görmesi sağlanabilirdi.

                 Bezirhane aslında organik yağ fabrikalarıkasıydı. Elde edilen yağ, o yıllarda mutfaklarda kullanılmasının yanında sabun ve boya sanayinde de ham madde ve aydınlatmada kullanılmış olması tarihsellik açısından önemliydi. Ayrıca, dönemin veterinerleri tarafından yaralanan hayvanların iyileşmesinde merhem olarak kullanıldığı da kayıtlarda yer alıyor. Kene, bit ve pire gibi haşerattan hayvanları korumak, yaralanan ayak parmaklarına merhem niyetiyle sürmek, yazın beziryağını  derilerine sürmek adetten gibiydi.

                 Bezir yağı elde etmek için değirmen taşından büyük taşlar kullanılır,hayvan gücünden özellikle çamış ve öküzler çift çift kullanırlı,hammadde olarkda zegerek kullanılırdı.Değirmen taşı gibi taşın oratasında delik bulunurzegerek taneleri buradan dökülür alt taraftaki olukdan sıvı halde bezir yağı kazanlara akıtılır buradan isteyene satılırdı.

Artık yok olan sadece bazı fotoğraflarda kalan bezirhane taşlarından geriye kalan virane olmuş halleri.

BIÇAKÇILAR:

Bıçağın tarihi oldukça eskidir. Demirin işlenmesiyle başlayan süreçte delici ve kesici aletlerin yapılması bizleri binlerce yıllık mazinin derinliklerine götürür. Gerek avcılıkta,gerekse savaşlarda  kullanılan aletler sınıfında yer alır bıçaklar. Ancak modern anlamda bıçak endüstrisi  yakın zamanlara tekabül eder. Ondan önce demirciler tarafından ocaklarda işlenecek hale gelen  su verilmiş , çelik haline getirilmiş ürünler bıçakçı tezgahlarında son şekli verilerek  kullanıcısına ulaştırılmakta idi.

Erzurumda bıçağın ne zaman ve kimler tarafından kullanıldığıyla ilgili bir kayda rastlamak mümükün görülmüyor. Ancak Özellikle 1640`lardan sonra  küçük ölçekli sanayi ürünleri arasında  bıçağında yapıldığını görmekteyiz.

Bıçakçılık Erzurumda kesici ve delici aletlerin suç sayılmadığı dönemlerde bir meslek olarak varlığını sürüdürmüş halk arasında revaç bulmuştur.Özellikle Gülahmet caddesi çevresinde bıçakçı esnafı yer almış örneğin 1900`lerde 16 esnafın olduğu kayıtlara geçmiştir. 1960 öncesinde bıçak, kama, hançer kılıç  yapan esnaflar şartların değişmesiyle birer ikişer meslekten ayrılmış ve şehrimizde 1970`lerde artık bıçak yapan usata kalmamaıştı.

Gülahmet caddesinde bıçakçılık yapan Yılmaz usta ise son bıçakçıydı. Oltutaşı Tesbih imalatçısı Fatih Birbaşın verdiği bilgiye göre 1963 yılında çırak oldu. o günden sonra ustalarım bıçak siparişini bana yaptırı bende Yılmaz ustaya giderek ustalarım sağ veya sol ellwe çalışan ustalara göre bıçak yapmasını söyler verilen süre sonundas gider alırdım. Yılmaz usta tırpan çeliğinden bıçakları yaparak müşterilerine verirdi. O yıllar Taşmağazalarının arkasındaki dükkanlar atölye tarzında çalışır her atölyede 5-10 kişi çalışır kuyumcular için üretim yapar yapılan el emeği ürünler il dışına satılırdı. Günümüzde ise Denizli,  Sürmene ve ithal  bıçaklar piyasayı kaplamış böylece bıçakçılık kaybolan meslekler araasında yer almıştı.

Bıçakçılığın kaybolma nedenlerinden biride  kesici ve delici aletlerin kanunla yasaklanması üzerine Erzurumlular dededen kalma kılıç, kama, süngü, korda gibi aletleri ilgili mercilere teslim etmiş böylece bu araçlara ihtiyaç duyulmamaıştı.                   

BİLEYİCİLER:

Özel tezgahı olan sabit iki makara sisteminden meydana gelmiş kayışla birbirine bağlı olarak sisteme monte edilmiş bileyici taşının döndürülmesiyle bıçak, keser, makas ve  benzeri alerlerin ağızlarının keskinleştirilmesi işine bilvleme  bu işi yapan ustayada bileyici denir.Tezgahalar genelde omuzda taşınır, eni altmış, yüksekliği  yüz santimetre olan alettir. Çapı 20-30 santimetre olan zımpara taşının çarkın dönmesiyle birlikte bıçağın ağzı sürülür uygun zamanlarda su dökülerek çelikleme  sağlanır. Bu işlem ayakların perdeyi hareket ettirmesiyle gerçekleşir. Bıçak veya diğer aletler zımpara taşına değince etrafa kıvılcımlar saçılır, bunun etkisini azaltmak için su dökülür. Bu işlemlerden sonra kesici aletlerin ağzı iyice incelir ve kullanılacak hale gelir.

Günümüzde çelik bıçakların çokluğu nedeniyle bileyici saysı azalmış sadece Gürcükapı Camisinin kuzeyinde bir tek bıçak bileyicisi kalmıştır. O da genellikle Kurban Bayramı öncesinde iş yoğunluğuna sahiptir.