'Yeni müzakerelerin eşiğindeyiz'

İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hossein Amir-Abdollahian gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Tarih: 08.12.2021 19:39

Orhan Durmuş

Amir-Abdollahian ’Viyana'da ABD'nin savurganlığı ve hırsları nedeniyle başarısız olan altı turluk yoğun müzakerelerin ardından, şimdi yeni bir müzakere turu başlatmanın eşiğindeyiz. Bu müzakerelerin esas amacı İran millet haklarının yerine getirilmesi, ABD’nin Nükleer Anlaşmadan çekilerek tek taraflı ve sınır ötesi olarak uyguladığı bütün ambargoların kaldırılmasıdır’’ diye konuştu.
Hossein Amir-Abdollahian'ın
açıklamalarından 
satırbaşları şöyle;
ABD 8 Mayıs 2018 tarihinde tek taraflı bir şekilde Nükleer Anlaşma’dan çekilerek; uluslararası düzeyde illegal bir girişim olarak nitelendirilen ve kınanan bir işlem gerçekleştirmiş oldu. Uluslararası camia ABD’nin bu tür illegal davranışlarda bulunması Birleşmiş Milletler Antlaşması ile uluslararası yasaları tamamıyla görmezden geldiği ve çok taraflılığın yok etmesi yönünde hareket ettiği, aynı zamanda uluslararası barış ve güvenliğe karşı büyük bir tehdit olduğu kanaatinde olmaktadır.
ABD’de yeni yönetimin devleti devralmasına rağmen; bütün illegal ve tek taraflı yaptırımlar henüz uygulanmaktayken, İran’a karşı yaptırım uygulama siyaseti bile hala yürütülmektedir.
Bu durumda ABD’nin gerçekleştirdiklerinden asıl amacı İran ile Nükleer Anlaşma’nın diğer taraflarının bu anlaşma ve 2231 Nolu BM Güvenlik Konseyi Kararında yer alan açık ve net hak ve çıkarlardan yararlanmalarını önlemek olduğu gayet anlaşılabilmektedir.
Elbet Nükleer Anlaşma’daki 3 Avrupa  ülkesinin (İngiltere - Almanya ve Fransa) ABD’nin bu tutumlarını illegal ve kabul edilemez nitelendirdiklerine rağmen, pratikte bunlara karşı sessiz olmaları ve hiçbir eylemde bulunmamaları ile, bu yaklaşımla eşlik etmiş olmaktadırlar. ABD’nin yıkıcı eylemleri ve 3 Avrupa  ülkesinin (İngiltere - Almanya ve Fransa)  onunla eşlik etmesi, Nükleer Anlaşma’yı işlevsellikten çıkarıp aynı zamanda İran için söz konusu anlaşmanın bütün ekonomik çıkarlarını ortadan kaldırmıştır. Bütün bunlar gelecekteki insanlara ışık tutan son kaç yılın acı gerçekleridir.
Trump’ın tahripkâr yaklaşımının yeni yönetimde de geçerli olması, “ABD devletinin gerçekten Nükleer Anlaşması’ndaki yükümlülüklerini yere getirmeye ve önceki başarısız siyasetlerinden vaz geçmeye niyeti var mı?” Ciddi sorusunu oluşturmaktadır. Bu soruyu yanıtlamak ABD’nin son aylarda kendinden sergilediği tutum ile gerçekleştirdiği eylemlere bakıldığında bir hayli zor görünmektedir.
İran’ın ciddiyet ile iyi niyetle bütün yükümlülüklerine sadık kaldığını hiç kimse sorguya çekemez. ABD’nin Anlaşma’dan illegal olarak çekilmesiyle birlikte yaptırımların uygulanmasının ardından, İran iyi niyetle telafi nitelikli adımlar atmayarak; Anlaşma’dan çekilmeyen üyeler ile Nükleer Anlaşma’nın koordinatörü olan AB’nin isteği üzere, diğer üyeler üzerinden ABD’nin çekilmesinden kaynaklı olumsuz etkileri yok etmek amacıyla Anlaşma çerçevesindeki yükümlülüklerinin yere getirmesini duraklatmadı.
Ancak yapıcı olmayan bu durumun devamlı olması ve bir senelik stratejik müsamahadan yola çıkarak, ABD’nin yaptırımları arttırması, 3 Avrupalı ülkenin (İngiltere - Almanya ve Fransa)  yükümlülüklerine sadık kalmaması ve İran için başka bir çözüm bırakılmaması neticesinde; Anlaşma’nın 26 ve 36 maddelerinde bulunan haklarından yararlanarak 8 Mayıs 2019 itibariyle kendi yükümlülüklerinin kısmen ve kademeli olarak durdurmasına yol açmıştı. Durumun stabil olması, Anlaşma’daki diğer ilgili üyeler tarafından etkili bir adımın atılmaması neticesinde ve oluşan esefli geçmişten dolayı İran İslamî Şûra Meclisi “Yaptırımları Kaldırmak ve İran Halkının Çıkarlarını Korumak İçin Stratejik Eylem” kanununu 2 Aralık 2020 tarihinde çıkarmış oldu. Bu kanun Nükleer Anlaşma’daki diğer tarafların anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine uymadıklarının devamlı olması halde devleti anlaşma kapsamında bulunan bütün yükümlülüklerini kademeli bir biçimde durdurulmasına zorunlu kılmakta ve bu durum ancak diğer tarafların yükümlülüklerinin tamamıyla yere getirmeleri halde durdurulabilmekteydi.
Viyana Müzakerelerinin önünde bulunan yol
İran İslam Cumhuriyeti Batının Nükleer Anlaşma konusunda yaptığı bütün caymalarına rağmen, yeniden hüsnüniyetini kanıtlayarak, tek taraflı ve illegal yaptırımların kalkması gayesi ile, şu anda 4+1 ile bir “iyi anlaşma” elde etmek maksadıyla sonuç odaklı görüşmelerin gerçekleştirilmesi için hazır olmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti bu yolda “iyi niyetli”, oldukça gayretli ve Viyana’da bir iyi anlaşmaya varmak için gereken iradeye sahip olmaktadır.
Bu süreç çerçevesinde, içinde bulunduğumuz vaziyetin asıl sebebinin ABD olduğunun asla unutmamak gerekmektedir. Mazide kalan son dört yılda, Nükleer Anlaşma’yı yok etmek yönünde hiçbir çabadan kaçınmayan Beyaz Saray yönetimiyken, söz konusu anlaşmayı canlı tutması için bütün gücünü kullanan İran olmaktaydı. İran için daha önce gerçekleştirilen müzakerelerin 6 turunda kanıtlanmış husus; ABD’nin Nükleer Anlaşma’ya geri dönmek için bu ülkenin Anlaşma’dan çekilmesinin ardından İran halkına yönelik uygulanan bütün ambargoların kaldırılması gerektiği gerçeğinin henüz net bir biçimde algılamadığı olmaktadır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 2231 Nolu kararı; bütün üye ülkelerden “Nükleer Anlaşma ile 2231 Nolu Konsey kararında yer almakta olan, anlaşmanın gerçekleştirilmesinin desteklenmesini mümkün kılan, yürütme planına uygun adımların atılması gibi fiillerin yapılmasını, ayriyeten Nükleer Anlaşma’nın kapsamında bulunan yükümlülüklerin yere getirilmesine engel olan fiilleri işlemekten kaçınılmasını” istemektedir.
Önümüzdeki görüşmelerin asıl hedefi; İran İslam Cumhuriyeti ile ticari ilişkiler ile sürdürülebilir ekonomik iş birliklerinin normalleştirilmesi doğrultusunda Nükleer Anlaşma’nın eksiksiz ve etkili bir biçimde uygulanması olmalıdır.
Tabii ki Nükleer Anlaşma’ya geri dönmek için İran’ın tamamıyla bütün ambargoların kaldırılmasından yararlanması gerekmektedir. İran kendisine teminat verilmesi, oluşan zararların belirlenmesi, ambargoların etkili ve doğruluğu denetlenebilir bir çimde kaldırılması takdirde yaptığı karşılıklı girişimleri durdurmaya hazırdır..
ABD’nin anlaşmaya olası dönüşü ancak geçmişte yaşanan acı tecrübenin tekrarlanmayacağına, İran’ın ekonomik ortaklarının herhangi bir şekilde endişe etmeksizin ve gönül rahatıyla İran ile ekonomik ilişkilerde bulunabileceklerine dair gereken garantilerin verilmesi suretiyle bizim için tatmin edici olmaktadır.
Gelecekteki müzakere üzerinde açık ve net olan husus; İran’ın iyi bir anlaşmaya varması için iyi niyetle müzakerelere katılacak olması, Nükleer Anlaşma dışındaki istekleri asla kabul etmemesi ve İran İslam Cumhuriyeti’nin Nükleer Anlaşma dışındaki konularla ilgili müzakereye girmeyeceği olmaktadır.
Tekrar bu fırsatın ABD ile 3 Avrupalı ülke ülkenin (İngiltere - Almanya ve Fransa)  için sonsuza kadar açık kalacak bir pencere olmadığı hususunu vurgulayarak tarafların bunu iyice algılamalarını isterim. İran İslam Cumhuriyeti’nin ABD’nin zalimce ambargolarının kaldırılması doğrultusunda gösterdiği metanetli, güçlü ve aktif diplomatik çabanın yanı sıra, paralel olarak yaptırımların etkisiz hale getirmesi için ülkenin sürdürülebilir ekonomik kalkınma programı sayesinde etkili bir planı bulunmaktadır. 
Şüphesiz Tahran yönetimi kendi barışçıl Nükleer Programından sapmamak için kendini ne kadar yükümlü bildiyse, kendi bilim insanlarının elde ettikleri başarıları ile barışçıl nükleer sanayisini korumakta da yükümlü ve sorumlu, aynı zamanda insanlığa karşı illegal yaptırımlara rağmen ülkenin sanayi, ticaret, denizcilik, uzay, savunma, bilim ile teknoloji, hızlı ekonomik büyüme vb. Alanlardaki çok yönlü kalkınmasından da vaz geçmeyecektir.
Biz karşı tarafların siyasi iradelerinin pratikte kullanılması takdirde anlaşmanın mümkün ve erişebilir olduğuna inanmaktayız.
İran İslam Cumhuriyeti Batının bütün caymaları ve Beyaz Saray yönetiminin yapıcı olmayan tutumlarına güvenmediğine rağmen; “gerçek irade” ve “iyi niyet” ile Viyana’daki müzakerelerin yeni turunda ambargoların kaldırılması konusunda doğruluğu etkili bir biçimde denetlenebilen, kalıcı bir “iyi anlaşma” elde etmek için gereken çabayı gösterecektir. 
Ciddiyet, iyi niyet ve İran halkının çıkarları ile haklarını koruyacak müzakere mantığına sahip olan nükleer müzakerelere katılacak İran heyeti, aktif bir biçimde Viyana’da ve müzakere masasında bulunacaktır. Aynı zamanda ben ve meslektaşlarım müzakere heyetini ve bu konuda oldukça müzakere deneyimi olan başmüzakereci Sayın Dr. Bakıri’yi tamamıyla desteklemekte, gerektiğinde mevkidaşlarımız ile daha fazla istişarede bulunacağız.