Orhan DURMUŞ


TÜRKLER´DE AT KÜLTÜRÜ


 

Türklerde görülen göçebe yaşam tarzı ve hürriyet düşkünlüğü gibi sebeplerle atlara oldukça fazla önem verilmiştir. Bu önem atları Eski Türklerin askeri, ekonomik, sosyal, dini hayatlarının içine kadar sokmuş; Eski Türklerin dilinde, destanlarında yer almasında etkili olmuştur. Türklerin atlara olan bu bağlılığı diğer milletlerin ilgisini çekecek seviyededir. Batılı yazarlardan Sidonius, ?at, başka bir kavmi sadece sırtında taşır, fakat Hun kavmi at sırtında ikamet eder? demiştir. Avrupalılar ise Hunları ?ata yapışık kavimler? diye adlandırmışlardır.

 

Atı özellikle savaşlarda kullanan Türkler at´ın hızı, manevra gücü birçok savaşın galibiyet sebebi olmuştur. Göçebe bir toplumun en büyük yardımcısı olan atın Türkler için yeri ve önemi çok büyüktür. Sosyal ve ekonomik acıdan da büyük önem arz etmektedir. Türkler at yetiştiriciliği yaparak ekonomik anlamda geçimlerini sağlamışlardır. Hayvancılıkla geçinen Türkler, hayatlarında bu kadar etkili olan atı bir gelir kaynağı olarak da görmüş ve at yetiştiriciliğine büyük önem verilmiştir. Öyle ki o dönemde yalnız bir atı olanlar çok fakir; beş, onbeş ve elli atı olanlar normal; daha çok ata sahip olanlar ise zengin sayılırdı. Ancak diğer hayvan türlerinden farklı olarak at sürüleri sahibine maddi gücün haricinde itibar da sağlamaktaydı. Uğruna bu kadar mücadele edilen iyi otlaklara ve at sürülerine sahip olanlar elbette ki sadece ekonomik değil siyasi ve askeri açıdan da güçlü sayılmaktaydılar.

 

Dini açıdan da at Türkler için önemliydi. Eski inanışa göre at efsanevi olarak rüzgârdan yaratıldığına inanılırdı. Rüzgâr atın hızını temsil ederdi. Gök-Tanrı´nın atı Türkler için yarattığına yeryüzünün hâkimi olmak için Türklere yardım etmesi amacıyla yaratıldığına inanılırdı. Öyle ki eski Türk mezarlarında mezar taşlarında gök yüzüne doğru uçan atların resmedilmesi, ölen kişinin öldükten sonraki hayatına ruhunu atın taşıyacağı inancı vardı. Yine ölen Türk Kağanlarının atları ile birlikte gömülmesi de öldükten sonra atının ona yardım etmesi ve öldükten sonra bir yaşamın olduğu düşüncesini benimsedikleri anlaşılmaktadır.  At kuyruğu bir savaş sembolüdür. Çünkü Türkler ile Türk askeri her zaman atı ile birliktedir. At, askerin ikici eşi gibi idi. Yani bir asker savaşta ölürse -normal ölümde de böyle yapılırdı- hemen atının kuyruğu kesilerek, dullama verilirdi. Böylece yiğidin ölümüyle, atı da dul kalmış olurdu. Ayrıca bu iş, şehit olma dileğinin de bir sembolü idi.

 

Kaşgarlı Mahmud, Divanı Lügati´t-Türk´de ?At Türk´ün kanadıdır? demektedir. Adeta bedeninden bir parça gibi atı ile bütünleşmişlerdir. Savaş olmadığı barış dönemlerinde savaşçı özelliklerini kaybetmek istemeyen Türklerin atları kullanarak spor müsabakaları düzenleyerek yeteneklerini geliştirmesine de katkı sağlamıştır. At binmede hünerlerini göstermek için özel günlerde bu tarz etkinlikler düzenlemişlerdir. Şimdilerde bildiğimiz Kök-Börü sporu ve Cirit sporu geçmişten günümüze varlığını sürdüren bir savaş talimi oyunlarıdır.

 

Yiyecek-içecek, giyim, günlük hayat işlerinde ve savaşlarda faydasından, yararlanılan at, Türk dilinde atasözleri ve deyimlerde kullanılmıştır.

 

Zengin bir sözlü edebiyata sahip olan Türklerin at hakkında kullanılan atasözleri ve deyimlerden bazıları şöyledir:

 

?At, binene; kürk, giyene yakışır?, ?At ölür, meydan kalır; yiğit ölür şan kalır?, ?At, sahibine göre kişner?, ?Atına bakan ardına bakmaz?, ?At yiğidin yoldaşı.?, ?At erin kanadı.?, ?At bulunur, meydan bulunmaz, meydan bulunur, at bulunmaz.? Ve,? Ata dost gibi bakmalı, düşman gibi binmeli.?; ?at beslenirken, kız istenirken?, ?at çalındıktan sonra ahırın kapısını kapamak?, ?it izi at izine karışmak?, ?at koşturmak?, ?at oynatmak?, ´at yerine eşek bağlamak?, ?at üstünde kazma kazmak?, ?ata et ite ot yedirmek?, ?at var meydan yok?, ?ata binmeden ayaklarını sallamak? gibi.

 

Eski Türk toplumunda alpler atlarına babaların çocuklarına isim verdikleri gibi isim vermişlerdir. Özellikle tarihe adlarını altın harflerle yazdıran büyük Türk devlet adamları, atlarına kendilerine yakışan isimler bırakmışlardır. Orhun yazıtlarında, Şehzade Kül Tigin´in atlarından birinin Alp Salçı adı dikkate değer. Bu atlara da, tıpkı savaşçı kahramanlara olduğu gibi ?alp´ unvanı verildiği tanığıdır.