Orhan BOZKURT


14 ŞUBAT SEVGİ MANZARALARI

14 ŞUBAT SEVGİ MANZARALARI


Dün 14 Şubat Sevgililer Günüydü…
Bütün vitrinler süslenmiş;
Reklamlar...
Kampanyalar…
İndirimler…
Her taraf kırmızı kalplerle dolu…
Bu cüce Şubat ne renkli aymış böyle..
Sokakta yürürken insan kendini yaşadığı ülkeye ve toplumuna yabancı hissediyor.

Burası benim ülkem mi?
Milyonların işsiz, yüz binerin sosyal güvenceden yoksun yaşadığı, yine milyonların devlet yardımıyla karnının doyururlduğu, sırtının ısıstıldığı Türkiye mi?
Bu kadar çok pembeye boyalı bir ülke gerçekte olamaz.
Burası olsa olsa masallar ülkesidir!..

Sevgililer Gününüz kutlu olsun…
Anneler Gününüz…
Babalar Gününüz…
Bu günler Batı toplumuna özgü pazarlama teknikleri değil mi?
Üretimde ne kadar gerideysek, tüketimde o kadar ilerideyiz. Böylesi suni anlamlarla yüklenmiş günlerde herkes sevdiklerine bir şeyler verebilmek ve bir şeyler alabilmenin telaşı içerisinde…
Klasik alış-veriş mantığı…
- Ne aldın?
- Sen ne verdin?

Paylaşılan ve karşılıksız olan değil miydi sevgi?
Bu insanın en temel duygu durumu bir güne sığar mı?
Sevginin günü olur mu?
Sevgi… Kurtuluş mu?
Sevgi… Ölüm mü?
Sevgi… Çek, senet, kredi kartının son ödeme tarihi mi?
Anneler, Mayısın ikinci haftasına rastlayan Pazar günü…
Babalar, Haziran ayının bilmem hangi günü mü sevilir?
Başka zamanlarda hatırlanmaz, aranmaz, sorulmazlar mı?
Şubat ayının 14’ünden önce veya sonra sevgilinize ‘seni seviyorum’ demek sizi heyecanlandırmaz mı?

Sevginizi sunmak için illa da bir alış- veriş içerisinde mi olmanız gerek?
Biz kalıplara sıkıştırılmış sevgilerle değil;
Kalıpları kıran bir sevgiyle büyültülmedik mi?
Sevginizi tüm sevdiklerinizle paylaşın;
Paylaşın ki;
Sevginiz çoğalsın.
Paylaşın ki;
Sadece 14 Şubat günü değil, tüm ömrünüz sevgiyle dolsun!..