Abdurrahman ZEYNAL


AH Kİ AH NEDİR BU ÇEKTİKLERİMİZ


Güneş batmış, ay kararmış... Etraf karanlık .... İnsan bir ışık kaynağına muhtaç..

Hudutlarda acı, kan, göz yaşı ve mağlubiyetler... Milyonlar göç yollarında... Ölüm kol geziyor..

19. yüzyıl Osmanlı aydını bunlarla karşı karşıya.... Çare arıyor.... Yönetimde reformu savunuyorlar..

Osmanlı münevverleri aradıklarını bulamayanlar batıya Paris´e kapak atıyorlar... Elçiler dil bilmeden gördüklerini yüzeysel olarak "safaretname" adlı eserlerine yazıyor..

Paşalar Ya Fransız, Ya İngiliz, ya Rus taraftarı oluyor... Almanları da unutmamak gerekir...

Paris´e gidenler JJ.Rausso´yu, Voltaire´yi ve kitaplarını okuyup tercüme ediyor. Rasyonalizmi, Pozitivizmi, Materyalizmi, Darvinizmi gerçek kabul edip çareyi bunlara iltica etmekte buluyor..

Balkanlar kan ağlıyor, Kafkaslar perişan, Anadolu aç, hastalıklar kol geziyor...

Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı çare olmak yerine yarayı derinleştirdikçe derinleştiriyor.

Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Mitat, Abdulhak Hamit, Beşir Fuad, Hüseyin Cahit, Baha Tevfik, Abdullah Cevdet ve daha niceleri batıyı taklit edip onlar gibi düşünmeye çabalıyor.

Ahmet Cevdet, Münif Paşa, Mehmet Akif, Emrullah Efendi, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret daha niceleri bu karmaşada yol, iz ve çıkış arıyor...

Tıbbiyeliler, Harbiyeliler, Mülkiyeliler hep ön safta bulundular. Osmanlı-Rus Savaşlarını, Balkan Mağlubiyetini, Çanakkale´yi, Galiçyayı, Süveyş Kanalını, Yemeni, Allahu Ekber´i hep bunlar savundular..

Ne yazık ki, acılar içinde kıvranan bu aydınları batının izimleri esir almış, her yerde izimlerin deli gömleklerini giydiler.

İzimlerin kıskacında kalan münevverlerimiz, aydınlarımız, kalem sahipleri iki yüz yıldır bunun acısını yaşadılar....

21. yüzyılda ne yazık ki yaşanan bu acılar, ıstıraplar hala devam etmekte dünkü kavgalar adları, sıfatları değişse de bugün hala canlı ve yaşamaktalar.

Ah ki ne ah ... Televizyonlar, gazeteler ve meydanlar hala 200 yıllık bu fikri sığlığı yaşamaktalar.