Orhan DURMUŞ


BAŞTAN AŞAĞI KİRLENDİK…

Erzurum’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı merkez Palandöken ilçesinde bulunan Hacı Bahattin Evgi yatılı erkek Kur’an kursunda yaşları 10 ila 11 arasında değişen 7 çocuk cinsel istismara uğradı.


 

Haberi okuyunca tüylerim ürperdi…

Yeter artık!

Bu durumların artık yaşanmaması için ne yapılması gerektiği konusunda bir komisyon oluşturulmalı bu tarz olayların yaşanmaması için araştırmalar yapılmalı ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.

Bu olayların giderek artması vatandaşlarımızın vicdanlarında farklı yansımaları olmaktadır. Günümüzde Deizm, Ateizm gibi sapkın düşünceler artmasına sebep olmaktadır.

Yapılan bütün kötülükler bireysel olarak değerlendirilmeli kurumlara yöneticilere belki mal edilmemelidir. Ancak buna da artık dur diyecek babayiğit eğitimcilere, yöneticilere ihtiyaç olduğu aşikardır.

 

Yaşanan bu olaya duyduğum öfke sebebiyle konuya nereden başlayacağımı bilmeden hırs ve nefret duygularıyla karışık bir şekilde kaleme almaya çalışıyorum…

 

Bu konuda tarafsız olmak söz konusu dahi olamaz. Millet olarak bu konularda aynı pencereden bakmamız gerekir. Sosyolojik, psikolojik açılardan da değerlendirilmeli ve önlemler derhal alınmalıdır.

Hemen hemen bütün yazılarımda eğitimle alakalı vurgular yapmaya çalışıyorum. Eğitimin önce aileden geçtiği konusunda önermelerde bulunuyorum. Anne – Baba olarak bizler çocuklarımıza miras olarak maddi değerlerden çok manevi değerler bırakmalıyız. Unutmamalıyız ki çocuklarımız bizim düşüncelerimizi, fikirlerimizi, inancımızı da miras olarak alırlar. O yüzden çocuklarımız ayna misali ailesinin yansımadır.

Bu konularda hassas olmalı vicdanlarımızı ahlak ile yeniden yıkamalıyız…

İnancımıza, toplumumuza layık bireyler yetiştirmeli bu konuda imtiyaz, taviz vermeden kırmızı çizgilerimizi oluşturmalıyız.

Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz, hırsızlık, çocuk istismarı iyi analiz gerektiren psikolojik problemlerdir. Suçtur ve en ağır cezaların uygulanmasını gerektirir. Maalesef verilen cezaların caydırılacağına olan inancım kalmamıştır.

Bizlerde masum değiliz…

Özel televizyon programlarında eleştirdiğimiz, ayıpladığımız ne varsa toplumsal bütün değerlerimizi ayaklar altına alınırken “vermediğimiz” tepkiyi maalesef kötü olaylar vuku bulunca vermeye çalışıyoruz. YETMEZ! YETMEYECEK! DAHA ÇOK BAĞIRMALIYIZ.

Hasan Can KAYA adında bir komedyen türedi son zamanlarda “KONUŞANLAR” adı altında bir programla sözde “GÖNÜLLERE TAHT KURDU” bu şekilde medyaya servis edildi. Bende takip ediyordum. Yalnız bence ipin ucu zamanla kaçmaya başladı. Program sohbet havasında geçiyor ilerleyen zamanlarda artık program toparlanamaz hale geliyor ve bunu biz eğlence, güldürü olarak değerlendiriyoruz. Bence bu durum bu kadar basite indirgenemez. Kadınlara yönelik en mahrem konular ele alınıyor. Sapıklık derecesine varan konular konuşuluyor ve hatta artık rahatlıkla kadın – erkek fark etmez, kaç birliktelik yaşadın soruları dahi soruluyor. Çiftlerin yani programa sevgili veya evli olarak gelenlerin maddi durumları soruluyor. Kadının güzelliği ve erkeğin yakışıklılığı tartışılıp eğer erkek zenginse kıs kıs gülünüyor. Daha neresinden tutulur bilmiyorum. Buna benzer birçok ahlaksızlık söz konusu olurken buna özgürlük deniyor. Gerçekten anlam veremiyorum.

İnanın programda gençlerin birbirlerine kurdukları cümleleri, işlenen konuları normal hayatta ifade etseniz sizi sapık diye tutuklarlar…

Neyse aslında konumuz o program değil fakat geldiğimiz durumu görmek açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğüm için ifade ettim.

Dini hassasiyetleri yüksek olan bir milletiz. Bu konulardaki hassasiyetimiz olmadı da… ama körü körüne olmamalı araştırmalı öğrenmeli yanlış gördüğümüzü ifade edebilir duruma gelmeliyiz. İlk okul mezunu bile olmayan kuran okumayı bilen kişilere dahi Hoca diyoruz.

Hangi yönüyle hoca!

Okuduğu kutsal kitabımızın manasına varabilmiş mi?

Yılda ülke olarak kaç tane hafız yetiştiriyoruz?

Bu hafızlarımızın donanımı nedir?

İlmi açıdan yeterlilikleri nedir?

Bunların bir kurumda hoca olarak çalıştırmaları için aranan şartlar nedir?

 

Sorular sorular…

 

Bazen kendimi içinden çıkılmaz bir kuyuda gibi hissediyorum.

 

Erkek çocuklarımızı severken bile, çok canlar yakacak bu, diyerek seviyoruz. Allah aşkına neden benim evladım can yaksın... neden çocuklarımıza daha günahsızken psikolojisini etkileyecek saçma sapan fikirleri sokuyoruz akıllarına. Kızlarımızı “ayıp” kelimesi ile tanıştırıp erkek çocuklarımızı bundan muaf tutuyoruz. Sonra da kendi yetiştirdiğimiz neslin sorunlarını çözmekle uğraşıyoruz.

 

Edep, ahlak, namus gibi kavramlar sadece kadın için değil hepimizin ortak değeri olması gerekir. Bu konuda ülke olarak topyekûn kırmızı çizgilerimiz belirlenmelidir. Suç, her platformda, her bölgede, her kurumda suçtur. Suçun belirleyiciliği işlendiği yere göre değişiklik gösteremez. Hele ki ülkemizde cereyan eden çocuk istismarının aması, lakini, fakatı olamaz.

 

Diyorum ya işte çok kirlendik… bu kiri temizlemek uzun sürse de temizlenmeli arınmalıyız.