Abdurrahman ZEYNAL


CORONA GÜNCESİ-2


Bugün 27 Mart Cuma. Sabah erken. Pencereden gök yüzüne bakıyorum. Bulutlu ve nemli. Güneş henüz doğmamış. Sokaklar sessiz. Yağan yağmur un etkisi caddelerin yaş olduğunu gösteriyor. Cadde ve sokaklarda bir Allah´ın kulu yok. Hayalet şehir görünümünde. Halbuki daha 10 gün öncesine kadar bu saatler camiden çıkıp giden insanların ayak sesleriyle hayat bulur, insanlar erkenden işlerine giderdi.

Televizyonlardan gazete manşetlerini takip ediyorum. Dün yapılan G-20 zirvesinin telekonferans sistemiyle yapılması ve sonrasında ise ciddi kararların alınmaması dünyaya bakışımı ve siyasilerin öngörüsüzlüğünü göstermesi bakımından önemliydi. Yine de gazete manşetlerinde dikkat çeken ve tarihe not olarak düşen "Maskeli Kanal İstanbul" ifadeleriydi. Pek çok gazete ihaleyi "Maskeli İhale" ismiyle vermiş olmalarıydı. İstanbul Belediye Başkanının feryadı ise sanırım cevap bulmayan bir hatırlatma idi.

Ekmek alma vakti geldi. Sessiz ve çabuk evden çıkıyor boş merdivenlerden iniyor sokak kapısını sessizce ve mendille açtıktan sonra yüzüme çarpan rüzgarın etkisiyle derin nefes alarak fırına yöneliyorum. Fırıncı ekmekleri pişirmiş sessizce müşterisini beklerken hızlı ve çabuk emmeklerimi alıp hızla eve doğru giderken 500 metre yürümüş olma içime bir ferahlık veriyor. Halbuki her sabah erkenden Erzurumlu turlayan ben bu kısa yolu yürümekten mutluluk duyuyorum.

Eve geldiğimde hemen çeşmeye yönelip ellerimi sabunla iyice bir yıkadıktan sonra bilgisayarımın başına geçip haber akışlarını takibe başlıyorum. Bu arada evi havalandırmak, içeriye temiz hava girişini sağlamak için odaların pencerelerini sırayla açıp bir güzel hava değişimini sağlıyorum. Saat 8.30 olmasına karşılık sokaklar boş ve artık gök yüzünde kuşlar bile uçmuyor. Erzurumun milli kuşu olan kargalar bile küsmüş durumda.Haberleri dinliyorum. TUBİTAK tarafından Corona-19 aşısı için çalışmalar yapıldığı, özel sektör tarafından üretilen solunum cihazına devletin destek vereceğini açıklaması bugünkü sevincim oldu.

Kahvaltı bitti. Çayımı yudumladım. Bugün Ömer Seyfettin´in muhteşem hikayelerini, Sait Halim Paşanın 1900´lerde kaleme aldığı, Tercüman Gazetesinin 1001 temel eserinde yayınlanan BUHRANLARIMIZ adlı eserini okuyacağım. Ömer Seyfettin Balkan, Birinci Dünya Savaşının o acımasız ortamında kaleme aldığı ve hala zirve özelliğini koruyan hikayelerini yıllar sonra tekrar okumanın tadını alacağım.

Sait Halim Paşanın kaleme aldığı yedi kitaptan oluşan Buhranlarımız adlı eserini yılalr sonra okurken atladığım pek çok bilginin nasıl olup atladığımı dizimi döve döve hayıflandım. Sözgelimi Sağcıların, Muhafazakarların hep eleştirdiği ve Cumhuriyet dönemine hasrettiği Maarif davamızın, Teşkilatı Esasinin fikirlerinin , hukuksal düzenlemelerinin Fransa´dan nasıl ithal edildiğini daha 1900´lerde yazması, hayıflanması bu son Osmanlı Sadrazamını anlamadığımızın bir göstergesidir. Buhranlarımızı okuyunca Sağcılara, Muhafazakarlara tarihi neden bu kadar çarpıttınız diye sitem etmeye başladım.

Bütün bunlar olurken bugün Cuma. Sokağa çıkma yasağı var. ve ben son dört yıldır her cuma saat 9.da gittiğim mezarının başında Fatiha´sını okuyup duasını yaptığım, gerektiğinde fısıldamada olsa mezar taşına konuştuğum oğlum Dr. Melih Zeynal´a Corona Virüsünü bile anlatamamanın ezikliğini ruhumun derinliklerinde duyuyorum.

Şark Meselesi adlı kitabı okurken Cuma salaları okunuyor. Birden Tazegül Köyünde çocukken kıldığım ilk Cuma namazından sonra Kandilli, Aşkale, Erzurumun muhtelif Camileri, özellikle Naim Hocanın vaazlarını dinlemek için gittiğim Zeynal Cami, Ankara´ya gittiğimde Hacıbayaram ve Kocatepe Camileriyle birlikte askerken Balıkesir Çayırhisar´daki Askeri kışladaki Camide ne tatlı namazlar kıldım. İzmir Bornova, İstanbul Sultan Ahmet, Fatih ve Süleymaniye Camilerinde kıldığım namazlarda tarihe yolculuk yaparken Trabzon, Gümüşhane ve son yıllarda Kenan Hocanın vaazlarını dinlemek için bir saat önceden gittiğim Mustafa Akal Camisi hayatımda önemli yerlerdi.

Öğle namazından sonra uykum geldi ve divanda derin bir uykuya daldım. Ayıldığımda ikindi ezanları okunuyordu. Ya Allah Bismillah diyerek abdest alıp namazımı eda ettikten sonra bilgisayarımın başına geçerek ıhlamur çayını yudumlarken bu satırları karalıyorum.

Zaman su gibi akıp giderken dostlardan gelen telefonlarla bilgi tazeliyor, arada satırlarına baktığım makalelerle zihnimi yeniliyor ve akşam namazı sonrası başlayan haberleri dinliyorum.

Sağlık Bakanımız Korona ile bilgileri paylaşırken bugüne kadar toplam 47823 test yapıldığı, tesbit edilen vaka sayısının 5689´a yükseldiği, bu vakalardan 344 kişinin yoğun bakımda, 241 kişinin entübe olarak gerçekleştiği, ölümlü vaka sayısının 17´ye çıktığını üzülerek belitti. Böylece Toplam 92 vatandaşımızın öldüğünü kamu oyu ile paylaştı. 24 saatte 7535 test yapıldığı ve test yapılanlardan 2069´u pozitif çıktığı dikkate alınırsa hasta sayısının tehlikeli şekilde artığı ifade edilmiştir. Rize de beş yerleşim yeri olmak üzere toplam 12 yerde karantina uygulamasına geçilmesi üzüntümüze üzüntü katmıştır.

Saat 22´de Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamalarını merakla bekliyorum. Umarım Ülkem için, milletim için en güzel kararlar uygulamaya konur ve bu Korona Virüs Belasından kurtuluruz.