Ömer Faruk KIZILKAYA


EĞİTİM SORUNLARIMIZIN YAKIN TARİHİ -6

Geçen hafta anlayana özel sektördeki kurs merkezlerinin bazı sıkıntılarını dile getirmiştim. Bu hafta anlamayan ya da anlamak istemeyenler için davul zurna çalmaya başlayacağım. Umarım bu yöntem hoşlarına gider.


Özel sektörde yaşanan sorunları, devletin kaş yapmaya çalışırken nasıl göz çıkardığını, birilerinin kurs merkezleri ve özel okullardaki sorunları bir koz olarak kullanıp onları nasıl şahsi çıkarları için kullandıklarını gâh ima ederek gâh açıkça yazarak anlatmaya çalıştım. Şimdilik tek arzumuz var: MEB, kurs merkezlerinde çalışan MEB öğretmenlerinin varlığını denetlesin. Bu basit istek üç hafta boyunca kaleme alındığı halde neden görmezden gelinir, aklım almıyor. Aslında aklım alıyor, kirli ilişkileri biliyorum ama bilmediğimi saymanızı diliyorum.

Geçen hafta 6 kurs merkezinde SGK denetlemesi olmuş, bunun SGK ile kalmamasını, MEB’in de sahaya çıkmasını istiyoruz. Kurumlar incelensin Allah rızası için. Ama bunu yaparken can yandığı için ya da yanmasından çekindikleri(çıkarlarınıza dokunduğu) için değil, görevleri olduğu için yapsınlar. Bakın mesela bahar aylarında Batman’da bu işlem yapıldı. Duyduğuma göre öğretmen başına 70 bin lira ceza yazılmış(ÖSÖB-DER facebook grubuna bu bilgi yazılmıştı, oradan biliyorum.). İyi para. Önümüz seçim ve devletin paraya ihtiyacı var. Devlete hayırları dokunsun.

Kütahya’nın bir ilçesinde denetleme yapılmış, kurum başı 270 bin civarında ceza yazılmış(Kurs-Der il temsilcisi Ayşe Hanım’ın yanındayken telefonda teftiş kurulu başkanıyla konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Ayşe Hanım, bu bilgiyi veriyordu. Sonra da konuşurken bana söyledi.). Bu da iyi para.

Keşke bu para direkt MEB hesabına girseydi, bu arada PALEN ile arada yaşandığını duyduğum anlaşmazlıkta işe yarardı. Önü kış ne de olsa.

Geçen hafta kurs merkezlerinin kurucuları bir toplantı yaptılar ve dernek kurmak için girişimde bulundular. Ben de toplantıya davet edilmiştim. Güzel de bir toplantı oldu. Kurumlar işbirliği kararı aldılar. Hem sektörün geleceği konusunda hem de sektördeki sorunların çözümü konusunda çalışma yapmak niyetindeler. Derneğe üye olabilmek için kurslarda MEB öğretmeni çalıştırmama şartı aranacak. Temel şartlardan biri bu. Diğer taraftan da merdiven altı kurslar için mücadelede bulunacaklar.

Merdiven altı kurs merkezi demişken, burada başka bir sıkıntı daha ortaya çıkıyor. Meğer bazı binaların bodrum katlarında kurs merkezi işletiliyormuş. Bunların ruhsat vb. hiçbir prosedürleri yokmuş. (Vergi, sigorta, yayın gibi masrafları da yok.) Hatta bazıları Kuran kursu görünümlü oluyormuş. Karşılıklı iki daireyi kiralayıp aradaki duvarı yıkarak birleştirmek suretiyle odaları sınıf yapıyor, bu şekilde de sözde eğitim veriyorlarmış.

Bunların ortaya çıkması da çok ilginç: Hani apartmanlarda bazı amca profilleri vardır, binayı sahiplenirler de etrafında kuş uçurtmazlar ya… işte bu amcaların şikayetleriyle bunların varlıklarını öğrenebiliyormuşuz. Sadece Dadaşkent civarında 50- 60 civarında bu tip kaçak kurs olduğunu Aziziye İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde görev yapmış eski bir şube müdüründen öğrendik. İlginçtir, aldıkları şikâyetten ötürü denetlemeye gittiklerinde oraların ne hikmetse kapalı oldukları görülüyormuş. Burada akıllara kurumlarda bunlara bilgi sızdıran birilerinin olmaihtimali geliyor. Eğer ki bu ihtimal doğruysa bu durumu atalarımız şu sözleriyle açıklamış olurlar: “Hırsız evden olunca öküz bacadan çıkar.” ya da “ K… evden olunca kapı, kilit tutmaz.”

Ben edindiğim bilgileri yazıyorum, kurum yetkilileri ve savcılık hangisi bakıyorsa bu duruma müdahale etsin artık. Yarın bu tarz kurumlara giden çocukların başlarına bir şey geldiğini görürsek o zaman başta ben olmak üzere Erzurum’un şeref ve vicdan sahibi yazarlarının ve gazetecilerinin ellerinden yetkilileri kim alır, bilemem. Kuran kurslarında olanları gördünüz. Abi ve abla (ışık evleri) oluşumları da bu şekildeydi, sonuçları ortada. 

Bazen de empati kuruyorum ve diyorum ki: Yoksa bu makamlar, “O kadar çoklar ki hangisine bakalım?” mı diyorlar? Sonuçta bir yerden başlarsalar, sonu gelir. Tabii o arada korkup denetleme gelmeden kapatanlar da olacaktır. Aslında sorunun çözümü basit. Her iki yanlış uygulamada da denetleme başlasa daha yarısına gelmeden diğer yarısı kapatacak ya da yasal olmayan uygulamalarına son vererek kurallara uymaya başlayacaklar.

Kurs merkezlerinde çalışan MEB öğretmenlerinin arkasında artık İl Milli Eğitim Müdürlüğünün olduğundan zerrece şüphem kalmadı. Adamların bu kadar pervasız olmasının sebebi bu olsa gerek. Siyasiler de bu işin içinde olmalı. Önceden, denetlemelerden korkulurdu. (Ne günlere kaldık? Önceden denetleme olunca kurumlar endişelenirdi, yapılmasını istemezlerdi. Şimdi ise kurumlar denetleme istiyorlar, kurumlar bu işe girmiyorlar.  Gerçi matematik üzerine eğitim veren bir özel öğretim kursunda çalıştığım zaman “müfettiş gelebilir” söylentisi duyulduğunda kapıyı içeriden kilitlemişlerdi, yangın çıkışı da açık tutuluyordu. Bir de zil konmuştu. Gelen kişi zile basacaktı, müdür odasının dışarıdan içeriyi göstermeyen ama içeriden dışarıyı gösteren giydirme reklam olan camından gelen kişi gözlenecek, müfettiş gelirse dersteki öğretmenler yangın çıkışından kaçırılacaktı. Çünkü geneli MEB öğretmeniydi, ben de memur kadrosunda çalışıyordum. Şimdi güvenlik kameraları ile takip ediyorlar.)

Yazımı daha fazla uzatmak istemiyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum:  Puanla öğrenci alan liselerle kalburüstü veli profili olan ortaokulların idarecilerine ve öğretmenlerine bakın ki derslerinin olmadığı zamanlarda nerelere gidiyorlar? Okullardaki öğrencilerle görüşün bakalım ki öğretmenlerden referans olarak kurslara gönderip komisyon alanlar var mı? Denetlemeler başlamazsa isim ve fotoğraf yayınlayacağım. Sonra da suç duyurusunda bulunacağım. Devamı gelecek…