Abdurrahman ZEYNAL


ERZURUMDA SABAH EZANIYLA UYANMAK

ERZURUMDA SABAH EZANIYLA UYANMAK


Yıllar önce Kapadokya’ya gezmek için gittiğim Nevşehir’de ve yine o yıllarda İstanbul’da Cağaloğlu’nda o muhteşem sabah Ezanlarıyla uyanmak ruhumu mest etmiş aklımdan hiç çıkmamıştı.

Evet, bugünde Erzurum’da güzel bir sabah ezanıyla uyanmak nasip oldu. Sıcak yatağımdan kalkıp gereken hazırlığı yapıp sokağa çıktığımda yerler bembeyaz olmuş, adeta gelinlik giymişti. Kristal zenginliğinde yağan kar taneleri beni birden 1914’ün son ayında Allahu Ekber Dağlarında rüzgârın savurduğu mermi gibi işleyen kar tanelerinin Mehmetçiğe çarpmasını hatırlattı.

Hava güzel yerler beyaz, caddeler boş ses ise hiç yok. Mumcu caddesinden Cumhuriyet Caddesine doğru yürürken bir zamanlar doktor tabelalarıyla dolu binaları hatırlayıp yürürken 1600 yıllarında yapılan Morgov kışlasını, Paşa Sarayını hatırlarken Yakutiye Medresesinin yedi yüz yıllık serüveni gözlerimin önünden şerit gibi geçti. Karşımda 464 yıldır müminlere kucağını açan Lalapaşa Cami ve güneyinde 1902 yılında inşa edilen Müstahkem Mevki Komutanlık binası ve tam karşısında 1824 yılında inşa edilen 200 yıllık vali konağı bütün heybetiyle geçenleri selamlamakta.Yol üzerinde 1645’lerde inşa edilen Caferiye Cami ve az ileride 14. Asırdan kalma Cimcime Hatun Kümbeti karlara bürünmüş, zamana meydan okur gibi dimdik..

1178 tarihinde Saltuk Oğullarının Anadolu’da yaptırdığı en büyük Ulu Cami.. 5000 müminin aynı anda namaz kıldığı cami. Neler görmüş neler… Özellikle 1850’lerden sonra Osmanlı devleti tarafından askeri erzak ve silah deposu olarak kullanılmış, Rus işgalinde ve Ermeni işgalinde aynı amaçla kullanılan cami bakımsızlıktan yıkılmış.. Ancak 1957-1976 yılları arasında restore edilerek ibadete açılmıştı.

Cami İmam Efendinin okuduğu Kuran ile hayat bulurken özellikle genç müminlerin gelmesi benim dikkatimi çekti. Bir saf olan cemaatle kılınan ve insana huşu veren namazla, yapılan dualarla herkes evlerine giderken bende Taşmağazalarında aşağıya doğru yürümeye başladım.

Tebrizkapı’da Turan Pastanesi, Esefin Kahvehanesi, tarih olmuş, hiç birinden eser kalmamıştı. Hâlbuki Esefin kahvehanesi Erzurum’un en önemli toplantı yeri, Turan pastahanesi fikri sohbetlerin bir dönem merkezi olmuştu. Dabakhane ve Şabakhane çeşmeleriyse asırlardır sularını cömertçe akıtmaya insanlara hizmet etmeye devam ediyorlar.

Caddeden aşağıya giderken 50 yıl öncesinden tanıdığım nice güzel insanlar aklıma gelirken çaylarını yudumladığım; sohbetlerini can kulağıyla dinlediğim o güzel insanların bugün esemelerinin okunmadığını hissedince ürperdim.

İşte bir zamanlar İttihat Terakki Hanı ve Albayrak Mektebi binasının geride kalan kısımları. 1923 yılında “Bit Pazarı” olarak varlığını devam ettirmişti. Albayrak Mektebi Erzurum’da ilk karma okul olma özelliği gösteren mektebin biraz aşağısında Habip Baba Türbesi olarak halkın zihninde yerleşmiş olan Timurtaş Paşa Türbesi. Fatihalarımı okuyup giderken bir zamanlar tüccarların emtialarıyla dolu olan Hacılar Hanı ihtişamlı günlerini arar gibi. 1606 yılında Yeniçeri Ağası tarafından yaptırılan Zağaracı Ali Ağa Cami yeni yapılan şekliyle insanları karşılarken az aşağıda İhmal Cami ve yanında yarım asırdır en erken açılan dükkân olan Kadayıfçı Hacı Ahmet Ustamın yanında nefes alıyorum. İrfan ehli Ahmet beyle tarih, felsefe, akaid üzerine bir saatte yakın güzel bir sabah sohbetinden sonra ayrılıp Kâzım Karabekir Caddesinde yürürken eski Ilıca Garajı, Nuraniye Hamamı ve bugün olmayan tanıdığım güzel esnaflar sanki bana el sallayıp selamımı alıyorlar.Evet değerli dostlar karlar ince ince yağarken fırından aldığım ekmeğimle evime doğru gidiyorum. Bütün benliğimle bu güzel vatanı bizlere emanet eden şehitlerimize, gazilerimize, ecdadımıza dua ederken kendimi evin önünde buluyorum.Tüm bu nimetleri bahşeden, bize her türlü nimeti ikram eden Âlemlerin Rabbi Alan Allah’a sonsuz hamdü senalar olsun.