Orhan DURMUŞ


HAK´SIZSINIZ


Hak, Allah Teâlâ´nın isimlerinden birisidir. Doğru, mutlak gerçek, tartışmasız hakikat mânâlarına gelir.

Diğer mânâsıyla ?hak?, Allah katından gönderilen bilgi ve haberlerdir. Kur´ân-ı Kerim, diğer semâvî kitaplar ve vahiy, hep haktır.

İnsanların doğuştan getirdikleri ?hak?lar da vardır. Yaşama hakkı, inanç hakkı gibi? Bir kişinin sahib olduğu bütün haklar, ?kul hakkı?nı oluşturur.

Mü´min, Cenâb-ı Hakk´ın hatırını âlî tutar. O´nun hakkı olan şeyleri hak sahibine tevdî ve teslim eder. Allah´a kulluk yapılması, O´nun yegâne ilâh ve mabud (ibadet eline varlık) kabul edilmesi, O´nun hakkıdır.

Peygamberlere, onlara getirmiş olduğu esaslara (vahiy ve kitaplara) îman ve itaat de, onların hakkının yerine getirilmesi demektir.

 

Hak´ın ne olduğunu hepimiz biliriz. Haktan hakikatten ayrılmamak içinde çabalarız. Bütün bunları bilmemize rağmen maalesef hep hak olmayan işler yaparız. Yani bahsetmek istediğim şu ?hak? kelimesinin içinde barındırdığı birçok anlam mesela; adalet, hukuk, doğruluk, dürüstlük bu manaların hepsine vakıf olmamıza rağmen hangisini tam manası ile hayatımıza uyguluyoruz? Dünyada bütün kötülüklerin ve hak kayıplarının en büyük sebeplerinden birisi haklının değil güçlünün kazanmasıdır veya güçlünün kazanmak için zorbalık yapmasından başka bir şey değildir. Lütfen bu anlatacaklarıma dikkat edin ve özümseyin.

İnancımıza göre affedilmeyecek en büyük günahlardan birisi ?kul hakkı?dır. Günlük yaşantımız içerisinde farkında olmadan ya da bizler tarafından küçümsenen küçük görülen kul haklarının ?bir şey olmaz? şeklinde aynı davranışa devam etmek o hakkın yok olmasını sağlamayacaktır. Yeni tanıdığımız biri veya henüz hakkında hiçbir fikrimizin olmadığı kişiler hakkında sadece ön yargılarımızla hareket ederek o kişi hakkında yersiz dedikodu yapıp arkasından konuşmuyor muyuz? ?ben onun iyiliği için konuşuyorum.? Buda işte geçen haftaki yazımda bahsettiğim bahanelerimizin arkasına saklanmaktan başka bir şey değildir. Hatasız kul olmayacaktır ancak hayatını doğru bir şekilde idame ettirmek biz insanların en büyük amacı olmalı yüzde yüz kusursuz insanlar olamasak da bu yolda mücadele etmeliyiz.  Başka birisini konuşurken iyiliklerini konuşmalı kişinin kendi yüzüne karşı da hataları ve kusurları söylenmelidir. Bunları yapamıyorsak susmalı ve dedikodu denen illetten kurtulmalıyız. Bu konulardan bu kadar bahsetmemin sebebi şu ki; toplumumuzun yakalandığı bir hastalıktan ve bunca problemlerden, küçümsediğimiz günahlardan ve önemsemediğimiz hak ihlallerinden kurtulursak toplumumuzun ve milletimizin ilimde, bilimde, sosyal ve ekonomik tüm alanlarda daha fazla ilerleyeceği kanaatindeyim.

 

Bankada, hastanede v.b. yerlerde bir başkasının önüne geçmenin onun hakkına girmenin küçümsenecek bir yanı yoktur. Kendi menfaatlerimizden başka menfaat tanımamak sizin haklı olduğunuzu değil zulüm ettiğinizi gösterir. Asıl hak sahibine yaptığınız bir zulüm farklı durumlarla sizden çıkacağı düşüncesi ise size hak ihlallerinden uzaklaşmanıza sebep olacaktır. Devlet içindeki kurum işlerinde, iş ararken, millet olarak en iyi bildiğimiz kavram ?torpil? kavramıdır. Torpil şimdilerde zamanımızın küçümsenen ve ?bu devirde torpil olmadan olmuyor? şeklinde bahanelerin arkasına saklanarak yapılmaya devam ediyor maalesef? hak etmediğiniz bir makama torpille gelerek o makamı veya konumu sizden daha iyi yapacak bir kişinin gelmesini engellemek, başarısı, becerisi sizden daha üstün meziyetlere sahip kişilerin önünü kesmeniz onun hakkını ihlal etmeniz küçümsenecek bir yanının olmadığını kabullenmek gerekir. O yüzden diyorum ki; kendi hakkını başkasının hakkından üstün tutan insanoğlu? senin de hak´ın var diğerleri kadar?

 

Şimdi sen sıraya kaynak yapan amca, itibarını kullanıp tüm kurumlarda öncelik alan dayı, bilgisine göre değil tipine göre not veren öğretmen, borcunu ödemeyen bunun için türlü bahaneler üreten abi, kahvesi elinde dedikodu yapan abla? Hak´sızsınız?