Abdurrahman ZEYNAL


İSTANBUL İZLENİMLERİM


                   

Hani derler ya; "mekanda ferahlık vardır". İşte o ferahlığı 19-20 Mayıs tarihinde  iliklerime kadar İstanbul´u gezerken hissettim. Yaşadım.

Erzurum´dan kalkan uçakla Sabiha gökçen hava alanına indiğimde 2000 metrelik rakımdan 200 metrelik rakıma indiğimi hemen hissettim.

İşte Kadıköy iskelesi, . İnsanlar bir telaşla iç dünyalarıyla hesaplaşır gibi yürüyorlar. Bireyselleşmenin, ferdileşmenin bütün tonları yüzlerinde.

Uzaktan Anadolu´dan trenle gelip boğazda sonlanan o muhteşem demir yolu yolculuğunun sonlandığı yanmış Haydarpaşa garı.

Karşıda güneş ışıklarıyla parlayan boğazın serin suları  ve Minareleriyle gök yüzene kanat çırpan Sultan Ahmet , Ayasofya camileri muhteşem görünüyorlar.

Geceleyin yürüdüğüm Kadıköy sahili görüntüleriyle içimi ürperten zihnimde derin yaralar açan manzaralar.

20 Mayıs sabah Kadıköy-Eminönü vapuruyla karşıya geçerken denizin güzelliği ,insana derinlik kazandıran sessizliği ve karşıdaki Kız kulesiyle  insan psikolojisini etkilemeyi sürdürüyor.

Cağaloğlu´ndan yukarı çıkarken Minareler sizi karşılarken tarihin kokuları her nefes alışınızda ciğerlerinize dolmakta Ancak il durağım Çemberi taş  asırlar ötesinden bizler mesaj veriyorken Tramvayın Vatmanı sessizce yanımdan geçiyor.

İşte ilk durağım Sahaflar çarşısı. Sessiz ve sakin. Sanki eski günlerini arar gibi mahzun ama ayakta kalma mücadelesi veriyor. Kitaplar artık ikinci el kitaplar. Özelliklede sınav soru bankaları rafları doldurmuş bile.

Eski el yazması eserlerden yok  gibi. Eren adlı Sosyoloji yüksek lisans tezi yapan bir gençle konuşuyorum. Dükkanın asıl sahibi kendini emekliye ayırmış. Artık kızı işletiyormuş. Epey dert yandı. Kendimizi ayakta zor tutuyoruz.

Artık Restorasyona başlanmış Beyazıt Cami ve İstanbul Üniversitesi birbirini tamamlıyor. Donuyorum Camiler ve medreseler önünden geçip dikili taş!a ulaşıyorum. Birden Mısırda bu taşı işleyen, çıkaran o eserleri hayal ediyorum. Ne canlar yanmış diye içimde fırtınalar kopuyor.

Karşıda modernleşme sürecinde 1863 yılında yapılan Ticaret Mektebi binası. Fransızlar taklit edilmiş.. Ne yazı ki o taklit hala devam ediyor.

İşte içi tezyinatı çinilerle bezenmiş, hat ustalarının yazdıklarıyla süslenmiş bir imparatorluğun simgesi muhteşem kubbesiyle asırlar ötesine uzanırken gözlerim kamaşıyor, kulaklarım çınlıyor. Mekan muhteşem ..

Sultan Ahmet Camisinden çıkıp Ayasofya Camisine giderken Fatih´i ve Fethin sembolünü seyrediyor minareleri ilave eden Mimar Sinan´ı rahmetle anıyorum.

Topkapı Sarayı 600 yıllık bir imparatorluğa ev sahipliği yapmış. Ne kararlar alınmış, ne entrikalar dönmüş. İnsanın havsalası almıyor.

Derken Tanzimat Fermanının ilan edildiği Gülhane parkındayız. Yeşillikler içinde ulu çınarlar misafirlerini karşılayıp tarih burada dercesine  sizleri düşünmeye sevk ediyor.

İşte Türkülere, masallara , efsanelere konu olmuş Sarayburnu. Ahmet Esgin Ağabeyim, Erzurum İlahiyat mezunu Ahmet Aktaş kardeşimle Çaylarımızı yudumlarken sohbete Kelâmdan başlayıp türküyle tamamlıyoruz.

Önceki yıllarda gördüğüm yabancı turistler yok denecek kadar azdı. Eminönü´nde, Kapalı Çarşıda ve civar iş merkezlerindeki ticari durgunluk gözden kaçmazken kitapçılarda okurların kitap alamamasından dert yanıyorlardı.