Ömer KOZ


Nurettin Topçu: “Millet Maarifi Üzerine”

Nurettin Topçu: “Millet Maarifi Üzerine”


Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiş millet ruhunun yıkılışını hazırlar. Maarif hangi yönde yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. Şu hâlde millet, maarifi demektir. 

 

Fertte olduğu gibi millet vücudunda da iki unsur birleşmiş bulunur. Biri verasetle ecdattan getirdiği, öbürü maarifle getirdiği eğitimdir. Ecdadın verâseti tarih şuuru içinde saklıdır. Eğitim ise maarifin hizmetidir. 

 

Bizde ecdad ruhunu yaşatıcı tarih şuurunu besleyen ve canlı tutan maarif olduğu gibi, onu yıkan ve çürüten de yine maariftir. İlk Çağ’da tanrıların eğitimine dayanan maarif Yunan’dan bu yana homo sapiens tipini yaşatmaktaydı. Orta Çağ Hristiyan idealizmini Aristoculuk ile ifadelendirdikten sonra Rönesans’ta Batı’nın yeni maarif dâvası meydana çıktı. Bizde ise, üç asır önce içtihad kapısını kapayan ellerin tüyler ürpertici taassupla çürüttükleri İslâm düşüncesine Aristo’nun mantığını ve kıyas metodunu tatbik etmeleri maarifimizi ruhtan ve realiteden, daha doğrusu insandan ayırdı. Fikir ve irfan hayatımız üç yüz yıl çorak bir çölde bocaladıktan sonra kurtuluş yolunu arayanlar, geçen asrın sonlarından başlayarak kısa aralıklarla hamleler yapıp Batı kültür ve maarifinin kucağına sığındılar.

 

Yeniler, bunaltıcı karanlıktan sıyrılmanın çaresini, her şeyden önce kendi varlığımızdan sıyrılıp uzaklaşmada aradılar. Yüz yıldan fazla zamandır sıra ile Fransız, Alman, İngiliz kültür ve maarifine teslim olduktan sonra bugün Avrupa için bile korkunç yıkım kaynağı olan Amerikan maarifine sığınma cinayetini işlemekten çekinmediler. Bütün insanlık için bir musibet olan bu sonuncusu, fikir ve irfan yolu ile değil, siyaset ve onun dikenli eli olan ticaret yolu ile vatanımıza girmiş bulunuyor. Bu teknik ve ticaret maarifinin şimdiden çürütmediği millî hayat sahası kalmamış gibidir. Bin yıllık şan ve şeref olaylarıyla dolu tarih sahibi bir milletin bu kadar kısa zamanda bütün geleneklerinden ve kendi özel yapısından soyunup sıyrılması dikkatle üzerinde durulmaya değer bir olaydır. 

 

Bu, hakikat aşkının kaynağı olan din idealini bayağı bir kazanç ve menfaat realitesi halinde tanıtan din adamlarının ihaneti eseri olmuştur. Onların ruhsuz ve hayatla alâkası kesilmiş maarif sistemleri, millet içinde millete yabancı aşıtlardan gelerek Anadolu’nun sevgisini taşımayan sözde münevverlerin saldırısı ile karşılaşınca bütün millet kültürü, gelenekleri ve kaynakları ile birlikte yıkıldı. Milletin kendi unsuru olan büyük halk tabakası da hayatta başarı kazanma gayesini güden ve daha parlak pratik vaat eden bu yeni pragmatist kültürü kolaylıkla benimsedi. 

 

Anadolu’nun ruhuna ve İslâm’ın idealine aykırı olarak ruh ve ahlâk temellerimizi derinlerinden sarsan Amerikan maarifi şimdi bu memlekette yabancı aşıkları olanların hummalı gayretleri ile vatana sokulmakta ve yurdun yarı münevverleri tarafından minnetle devşirilmektedir. Büyük halk kütlesi tarafından pratik değeri anlaşılan bu yeni maarif sistemi, ruhçuluk idealine memleketimizde son vererek bu vatanı yakın gelecekte kör ve sağır makinenin vatanı yapmak azmindedir.