Abdurrahman ZEYNAL


TEBRİZ KAPIDA ÜÇ DOST

Mekânlar insanlarla şereflenir. Mekânlardaki tarihi eserler mekânları mekân haline getirir.Güzel insanlar bu mekânların olmazsa olmazı olurlar.


 

Mekânlar insanlarla şereflenir. Mekânlardaki tarihi eserler mekânları mekân haline getirir.Güzel insanlar bu mekânların olmazsa olmazı olurlar.

Tarihî Tebrizkapı Erzurum için böyle bir yerdir. Yüz yıllardır Orta Asya içlerinden gelen insanlar, kervanlar şehre, kaleye Tebrizkapı'sından girerlermiş. Kapının adını "Tebriz" alması bundan olmuş.

Tebrizkapı'sında "Çifte Minareli Medrese, Narmanlı Cami, Emirşeyh Cami, Emirşeyh Kümbeti, Mehdi Abbas Kümbeti, Tarihi Mısır Oteli" bulunmaktadır.

Tebrizkapı çarşısı böyle tarihî mekânların ortasında gelen misafirliğine ev sahipliği yapmaktadır. Hergün yüzlerce insan bu çarşıda soluklanır, çayını yudumlar sohbetlerini yapar....

24 Eylül 2022 tarihinde emekli TRT Bölge Müdür Salih Lütfü Şengül, Erzurum deyince yüreği atan Muhittin Saruhan hocam ve Kıymetli büyüğüm Ömer Ömeroğulları ile buluşup tadına doyamadığım iki saat sohbet etme fırsatım oldu.

Her biri sahasında kıymetli olan dostlarımla kültür, sanat, edebiyat ve şehir üzerinde konuşurken neleri kaybettiğimiz üzerinde durmuş olduk. Bu arada Erzurum tarihi için çok kıymetli Rahmetli Mehmet Nusret Efendinin yazdığı, Ahmet Fidan tarafında sadeleştirilerek okuyucusuyla buluşturulan "TARİHÇE-İ ERZURUM" adlı eserin bulunuş hikayesini dinlemiş oldum.

Muhittin Saruhan Hocam sohbet esnasında eskiden nenelerimizin, analarımızın sandıklarının en mutena yerinde sakladıkları eski yazılı evrakları incelerken el yazısıyla kaleme alınmış bir eserin varlığını tespit ediyor. Ancak bazı yerleri okumakta zorluk çekiyor. Bu arada kitabın orijinal baskılı nüshasını bulup karşılaştırınca eserin "Tarihçe-i Erzurum" olduğunu tesbit edip Ahmet Fidan Beye teslim ediyor. Ahmet Bey çalışmasını bitirip Dergâh yayınlarına vermesiyle Erzurum Kitaplığında eser basılıyor ve okuyucusuyla buluşuyor.

Sohbet esnasında Salih Lütfü Bey çocukluğunda Tazegül köyüne yazları gittiğini billur gibi temiz Karasuda nasıl yüzdüklerini anlatırken Ömer Bey o yıllarda Karasu'yun temiz olduğunu vurgulayıp 1969 yılından itibaren Ekim ayında Şeker Fabrikası kimyasal artıklarını Karasuya boşaltınca o güzelim akarsuyun kirlendiğini balıkların ölüp kenara vurduğunu üzüntüyle anlatması geçmişe bir yolculuk oldu.

Çocukluğumda Karasu bizim için deniz görevi görüyordu. 15 Hazirandan Ağustos sonuna kadar çevre köy çocuklarının yüzdüğü, balık tutup pişirip yediği dönemlerdi. Öyleki saat 10 civarında başlayan yüzmelerimiz saat 17 ye kadar devam eder, öküzleri otlatıp köye gidişimiz türkülerle, manilerle sonlanırdı.

Köy çocuklarının koydukları adlarla nehir boyunca; Karanlık Göl, Hulusi Gölü, At Yoran, Çaşırlı, Han Ardı, Fadoç Nenenin gölü, Kara Bayram, Osmanlı gölü gibi yüzdüğümüz , öküzleri suladığımız yerler görülmeye değerdi.

Sohbet esnasında Muhittin Saruhan Beyin Kasımpaşa'daki evlerinde nasıl tavukçuluk yaptıklarını anlatması, Ezel Erverdi, Tayip Cinisli ve arkadaşlarının Kandilli Kesik Köprüde 1970 sonrası kurdukları Tavuk Çiftliğinin hikayesinin anlatılması yöreyi iyi bilen biri olarak çocukluğumda yaşadığım ve yol kenarında düşmüş olan Cahit Sıtkı Tarancı'nın 35 Yaş adlı şiir kitabını nasıl bulunduğunu hatırlamam benim için ayrı bir güzellik oldu.

Tadına doyamadığım sohbetin devamını dileyerek Ağabeylerimden izin isteyip ayrılmamla sohbette sona ermiş oldu. Umarım yakında yeniden buluşur bu güzel sohbetlere devam ederiz.