Orhan DURMUŞ


YENİ EĞİTİM MODELİ


 

            Sadece hayal ediyorum. Hayal etmek ümitsizlik değil aksine, gerçekleştirmenin yarısıdır. Ülkemizde eğitim kurumlarının teknik ve personel anlamda yeterli seviyede olduğunu düşünüyorum. Teknolojik açıdan, imkân açısından okullarımızın durumu gayet iyi? Madem ülkemizdeki bütün problemlerin başı eğitim o zaman hayal ediyorum?

 

            Ben olsam; öncelikle öğretmenlerimizin maaşlarına hatırı sayılı bir zamla başlardım işe hayal ettiklerinin bile ötesinde bir zam. Performans değerlendirme sonucu daha da artan, performans düşüşlerinde maaşların azaldığı bir sistem kurmak için çaba harcardım. İlköğretimde dini ve milli değerler olmak üzere ahlak, terbiye ve disiplin dersleri zorunlu dersler olmasını öğrencilerin okulla ilk tanıştığı dönemde bunları öğrenilmesini sağlardım. Sonrasında öğrencilerin okuryazar olması ki bu aşamada öğrencilerin yazılarının güzel olması hususunda dahi öğretmenlerin sorumlu olmasını sağlardım. Öğrencilere not verilme dönemini kapatıp, öğretmene not verme dönemini başlatırdım. Çünkü her ayın 15´inde başarılı bir öğretmende olsa başarısız bir öğretmende olsa maaş miktarında bir değişme olmaması kaliteli öğretmen sayısını azalttığını düşünüyorum. Öğrenci, öğrense de öğrenmese de öğretmenin durumunda bir değişmenin olmaması anlamsız. Öğrencinin başarısı veya başarısızlığından öğretmenlerinde sorumlu olmasını sağlayarak bu konuda öğretmenlerin telaşlanmasını sağlardım. Öğretmenlere en az hâkim, savcı kadar itibarlarının olmasını sağlardım. Madem bu ülkede geleceğimizin temellerini atan yegâne değerlerimiz öğretmenlerimiz, madem doktorların, hâkimlerin, savcıların yetişmesinde en büyük etken öğretmen o halde en büyük itibarı hak edenlerinde öğretmenler olması gerektiğini düşünüyorum. Öğretmene en az anne baba kadar sorumluluk yüklenmeli ve bu ülkeye çok donanımlı nesiller yetişmesinde daha etkin rol almalarını sağlardım. Öğretmenlik bir fakülde okuduktan sonra KPSS sınavından alınan puanla atanıp sonra emekliliğine kadar rahat bir meslek olduğu düşüncesini silerdim. Öğretmenlik mesleğinin zor ama bu ülkenin en çok maaş alan en itibarlı meslekleri arasında yer almasını sağlardım. İdealist gençlerin öğretmen olup dünyaya örnek bir neslin yetişmesi için mücadele etmesini sağlardım. Öncelikle Türkçe dersinin önemini öğrencilerin kavramasını Türkçe öğrenilmeden başka derslere geçiş yapmanın zorlaştırılmasını sağlardım. Okuduğunu anlayan anladığını uygulayan cesur bir nesil yetişmesine katkısı olacağını düşünüyorum. Türkçe öğrenilmeden diğer derslerin doğru anlaşılacağını düşünmüyorum. Hem bu sayede öğrencilerin üniversite çağına geldiğinde yabancı kelimelerden arındırılmış, kelime haznesi yüksek, kendi derdini başkasına yüksek kapasitede anlatabilen kendi dilini en mükemmel şekilde kullanan bir neslin yetişmesine sebep olmuş olurduk. Öğretmenler yetiştirdikleri öğrencilerin başarısına göre ödüllendirilip, kaliteli eğitimin betonarme yapılarda değil kaliteli öğretmenlerde olduğu anlayışını millet olarak benimsetmiş olurduk. Bu aşamaya kadar beklide en başta anlatmam gereken bir diğer hususa değinmem gerekirse; öğretmen ve öğrenci arasında bence büyük bir engel olan veli faktörünü devlet güvencesine alır, öğrenci ve öğretmen arasına girilmemesini sağlardım.

 

            Bu şekilde yetiştirilen öğrenciler anne ve babaya güvenip onlara sığınmaz, başarılı olmaktan başka bir seçeneğinin olmadığını kavramış olurlardı. Öğretmenlerde kendi teknik ve yöntemlerini geliştirme ve uygulama şansı kazanmış olurlardı. Bir ülkenin en büyük yatırımı kendi insanına olmalıdır. Yüksek maliyetlerle sırf çağın gereklerini ve teknolojik imkânlarını okullara sunarak maliyetlerin artmasındansa, yeni okullar daha kaliteli okullar yapmaktansa öğretmenlere sorumluluk ve itibar yüklemek, belki çok maliyetli ama uzun vadede büyük aşamalar, başarılar sağlayacağını birçok sorunumuzun kökten çözülmesine sebep olacağını düşünüyorum.

 

            Sonuç olarak öğretmenlik mesleğinin ?devlet memurluğu? zihniyetinden arındırılmalı ve performans değerlendirme şeklinde bir modelin getirilerek öğretmenlerin değerlendirildiği bir sistemin başlaması gerekmektedir. Bu sayede Üniversitelerin dahi, ailelerin, dost ve akrabaların kadrolaştığı kurumlar olmaktan çıkmasına vesile olmuş olurduk. Ölçme ve değerlendirmenin kusursuz yapıldığı bu sistem sayesinde kaliteli eğitmen ve akademisyen, bilim adamlarının yetişmesi bir mucize değil bir gereklilik olurdu?

 

            Hayal bu ya? bu eğitim modeline farklı bakış açıları sunarak başka yazılarda devam niteliğinde yazmak istiyorum. Şimdilik hayal ama belki ilerde gerçek olmasına vesile olur. İyi haftalar dilerim.