Emine Tugay Dursun


Yılbaşı Kutlamaları Üzerine...

...


Erzurum kilidi mülki İslam´ın

Mevla´ya emanet olsun Erzurum

Erzurum derbendi ehli imanın

Mevla´ya emanet olsun Erzurum

Alvarlı Efe hz.

 

Gururla mevlaya emanet edilen Erzurum!

Düşmanın eline bırakmayan Nene Hatun´ların, Kara Fatma´ların şehri Erzurum!

Ramazan gelince bütün dükkanların kapandığı, kimsenin elini ağzına götürmediği Erzurum!

484 senedir 1001 ağızdan, 1001 hatimin Allah´a sunulduğu Erzurum!

Darbe gecesi hainlere karşı sokakları tıklım tıklım dolan Erzurum!

Sahabe yatağı, evliya toprağı Erzurum.!Selçuklu´nun, Osmanlı´nın tarihine ev sahipliği yapmış agah Erzurum!

Bir de Noel babalı kutlanan yılbaşların olmuş!

Noel baba: Erzurum´da bazı kesimlerin bağrında kendine yer edinmeye, içimize sızmaya çalışan yüzsüz misafir! Şimdilik misafir fakat bu müsaadelerle eve iyice yerleşecek kendini ev sahibi zannedecek diye korkmuyor değilim.

Çünkü biz bu hoşgörüler ile Noel babanın elindeki çan´ın tehlike çanları olduğunu duymuyor hatta farkında olmadan kendi elimizle çalıyoruz!

Bu anlamda Noel babanın ebeveyni olan batının çok kullandığı, tesirli bir strateji yöntemi olan"böl, parçala, yönet" fikrini hatırlamak lazım!

Bunu yapabilmek için de asimile etmek gerekir ve bu çok akıllıca bir yok ediştir. Ayrıca kendi vatanımız da bile bizleri değiştirip asimile edebiliyorlar, kendilerine benzetebiliyorlarsa istediklerini elde etmek hiçte zor olmayacaktır, Allah muhafaza!

Her telden çalan bir enstruman gibi herkese, her nefese ayak uydurmak demek ait olmamak, aksine sahipsizlik demektir!

Eğer bir tarzımız, bir safımız yoksa, ne çalacağımıza, kimin borusunun öteceğine karar verip sadece bir sese bir nefese ait olmazsak vay halimize!

Yoksa Amerika´yı, İsrail´i protesto için toplanılan meydanları çam ağacıyla süslüyorsak, Kudüs´e sahip çıkmak için " Kudüs bizimdir bizim olacak" diye yürüdüğümüz yollarda, doldurduğunuz sokak ve caddelerde Noel babalar tepinebiliyorsa ve en acısı biz bunları hoş görüp bunlarla eğlenebiliyorsak, işte o vakit bize ne Kudüs kalıyor, ne din, ne kimlik!

Aliye İzzet begoviçin dediği gibi:

" Savaş, ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.? Ve biz bütün savaşları kaybettiğimizin farkına varmadan yeni yıla değil yeni bir hayata başlıyoruz aslında...

O vakit; gavur girmesin diye şehit düşenlerin bu topraklara dökülen kanlarını görmemek için üstümüze leş toprağı atılmasına izin vermeyelim.

Bir yanda 1001 hatimlerle Kur´an okunarak manevi ve uhrevi olarak zırhlanan Erzurum´u, madden düşmana peşkes çekmeyelim.

Vatana sahip çıkarken sokakları dolduran, mülki islam kapısını düşmanın yüzüne çarpan dadaşlarız bizler! Bunu unutupta yılbaşı heyecanı ile sadece kendimizin değil, bilhassa Erzurum´un da başını döndürüp, kahraman ruhuna bir Fatiha okunası hale gelmekten muhafaza edelim.

Etmezsek, içini doldurup yenilen Hindi aslında; Türklüğün, kimliğin, kişiliğin masaya yatmış hali olarak servis edilir. Ve büyük bir iştahla yiyip, kolay yutmak için de bütün değerlerimizin üstüne bir de soğuk su içmek zorunda kalırız maalesef!

Fuzuli´nin dediği gibi:

"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!"

Tesir etmek haddim değil fakat gönül razı değil işte...

Şimdilik diyecek tek söz var galiba!

"Mevlaya emanet olsun Erzurum"

Mutlu yıllar...